Anıl odama girdi.
"Ne yapıyorsun sen?"Gözlerimi devirdim. Ne yapmışım? Seninkinden daha kötü olamaz.
"Ne yapmışım?"
"Yorumlarda kavga etmek ne demek? Çocuk musun?" dedi sinirle.
AY SANA NE BE?
"O başlattı"Elini saçlarından geçirdi. "Birde o başlattı diyor ya. Ne önemi var kimin başlattığının?"
"Söyle o zaman ona, tercihlerime karışmamayı öğrensin"
"Nelerine?" dedi kaşlarını çatarak.
"Tercihlerime. Vefanın bir heves olmadığını başından beri söylüyorum size ama beni dinleyen mi var?"
Dedim sinirli bir gülümsemeyle.Aslında bende daha ne olduğunu bilmiyordum ama bir heves olmaması için elimden geleni yapacaktım.
"Yine mi aynı konu? Ciğerini biliyorum kızım ben senin. Heves o çocuk. Elde ettiğinde bitecek her şey"
Farkında değildi galiba ama onu elde etmiş bile sayılabilirdim. Bana aşık olmasına gerek yoktu ki elde etmem için.
Başından beri beni önemsesin istiyordum ve o uzun zamandır beni önemsiyordu.
"Elde etmediğimi nereden biliyorsun?"
Bu sözlerimle afalladı."Sen her şeyini bana anlatırsın" dedi sonrasında.
Kollarımı bağladım. "Artık anlatmıyormuşum demek ki."
Duraksadı. Neden böyle davrandığımı sorguluyordu.
"O çocuk mu doldurdu seni bize karşı?" Dedi sonra. Güldüm, aksine o bana seni savunmuştu.
"Hayır, ne o? Onunla seni mi konuşmamı isterdin?"
Yine afalattı onu sözlerim. "Neden yapıyorsun bunu? Ne zaman aramızda bu kadar mesafe oldu?" dedi kısık sesiyle.
Üzüldüğünü anlamıştım ama bende üzülmüştüm. Ve bunu ona söylemekten çekinmeyecektim."Sen benim bir gün onunla diğer gün bir başkasıyla gezip tozabilecek biri olduğumu açıkca söylediğinde oldu Anıl."
Kaşları havalandı. "Ne? Ne zaman söylemişim onu?"
İnkar edemezsin kulaklarımla duydum.
"Gürkana bana açılması için cesaret verirken. Her şeyi duydum. Her şeyi hemde."
Her şeyi değil başını kaçırdım ama bunu bilmesine gerek yok.
"Ben, onu o cesaretlensin diye dedim. Ciddi değildim ki. Ben sana öyle bir şey der miyim Şeyda?"
"Bilmem, der misin? Ben duyduğuma inanırım."
"Şeyda, sadece sana açılsın diye dedim. Öyle dersem harekete geçer diye.."
"O benden hoşlanıyor diye başından beri heves olduğuna inandınız değil mi? O üzülmesin diye teselli bulmuştunuz kendinize"
"Hayır, gerçekten hevesti çünkü. Bunu sende anlayacaksın zamanla. Ben sadece senin iyiliğini istiyorum. Gürkan iyi çocuk, üzmez seni"
"Vefa da üzmez beni Anıl" dedim gayet kendinden emin bir şekilde. Üzmezdi çünkü.
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" dedi şaşkınlıkla.
"Bak, bazen çelişkili davrandığı oldu ama asla bana yalan söylemedi. Onu rahatsız etmeme rağmen beni üzgün görünce yanıma geldi. Onun duyguları ile oynadığımı düşünmesine rağmen dün yürüyüş yaparken üşüdüğümü fark etti beni evine aldı, ısıttı. Öyle ki üşüdüğümü ben bile fark etmemiştim. Ben onu çok üzdüm ama o beni üzmekten hep sakındı. Üzdüyse bile telafi etti, özür diledi."
"Bende özür dilerim" dedi kısık sesle.
Güldüm. "Olmaz Anıl. Sen özür dileyince geçmez. Çünkü o Vefa sense kardeşimsin. Senin benim için böyle düşünmenle onun düşünmesi çok farklı. Benim üzüldüğüm şey başından beri bana beni rahatsız ediyorsun diyen birinin beni böyle düşünüp senin benim hakkımda rahatça söyleyebildiklerin"
Rahatsız ediyorsun mevzusunu çözmüştük aslında ama bunu da Anıla anlatmamıştım. Sebebini söylememiştim ama o gün o binada konuştuklarımız bize özel kalsın istemiştim.
"Ciddi değildim ki.."
"Ciddi olup olmaman mı konu gerçekten?" dedim bu sefer.
Bu şekilde mi kurtulacaksın?"Beni affetmen için ne yapmam gerek?"
"Bırak, zaman ver bana. Bir süre sende Gürkan da gözükmeyin gözüme. Gürkanı bilmem ama seni zamanla affedeceğim, bunu biliyorum. Sende gayet iyi biliyorsun. Seni hep affettim."
Başıyla onayladı beni ve arkasını dönüp çıktı odamdan.
Çıkmadan önce tekrar özür diledi.Derin bir nefes verdim.
Anıla çok kırılmıştım.İyi geceler