Parka vardığımda Gürkanın çoktan geldiğini gördüm.
"Hoşgeldin"
"Hoşbuldum."
Yanına oturdum. "Ne göstereceksin?"
Elini ensesine atıp ovuşturdu. "Göstermekten ziyade vereceğim. "
"Ne?"
Bir kutu çıkarıp bana uzattı. "Bu ne Gürkan?"
"Sonra açarsın, şimdi açma. Dikkatini ona değil de bana ver"
Bakışlarımı ona çevirdim.
"Düşündün mü dediklerimi?"Hayır, aksine düşünmekten kaçtım.
"Düşünmem mi gerekiyordu?""Yani, hayır ama. Ben şey diye düşündüm. Neyse.."
"Sana karşı dürüst olacağım Gürkan. Düşünmedim çünkü bunun sonucu nereye varır bilmiyorum tamam mı? Sevgilim varken bana bunu söylemen hoş değildi. Düşünmedim çünkü sonucundan korkuyorum"
Gözlerini açarak bana baktı. Sanki bir kez kırpsa ağlardı. Sanki iki küçük çocuk gibi yarış yapıyorduk. Gözünü kırpan kaybederdi..
"Ben, senin için korkacağın bir sonuç muyum?"
Yutkundum. Bunu demek istememiştim. "Bunu söylemiyorum ben Gürkan. Beni yanlış anlıyorsun."
"O zaman o senin için korkacağın bir sonuç?"
"Yanlış anlıyorsun" dedim tekrar.
"Hayır, Şeyda birimizin korkacağın bir sonuç olduğunu ima ettin işte! Kim o? Neyden korkuyorsun?"
"Vefanın bir heves olmasından tamam mı? Çünkü ona heves olmayacağına dair söz verdim! Öylece bırakıp gidemem!"
"Ama onun yanında kalman ona daha çok acı verir. Ona alıştırırsan kendini bir gün ondan gittiğinde daha kötü hisseder. Bunu düşünmüyor musun? Yoksa sırf söz verdin diye sevmediğin hâlde onunla olmaya devam mı edeceksin? Sende biliyorsun onu sevmediğini Şeyda! Sende biliyorsun!"
Yutkundum.
"Benim onu sevip sevmemem seni ilgilendirmez"Gürkan gülümsedi. "Seviyorum demedin. Ne dersen de umurumda değil sen onu sevdiğini bana bile söyleyemiyorsun Şeyda. Hâlbuki eğer söyleseydin çekilirdim aradan. Mutlu ol isterdim. Ama dediğim gibi, sen onu sevmiyorsun ki.."
Yutkundum. Bu doğru muydu ki? Neden kendi duygularımı çözemiyordum? Neden anlamakta zorluk çekiyordum?
Ama ben onu sevmek istiyordum. Söz vermiştim bir kere..
Vefa*
Gözlerimi açtığımda karşımda Güzeli gördüm. Ne kadardır uyuyordum?
İşitme cihazlarımı takarken o benim uyandığımı henüz fark etmemişti.
"Kaç saat oldu uyuyalı?"
Gözlerini bana çevirdi.
"İki saattir falan uyuyorsun. Garson bize kötü kötü bakmaya başladı bile hesabı ödeyip kaçsak iyi olacak"Başımla onayladım onu. Hesabı istediğimde o da eşyalarını toparlıyordu.
"İki saatte masayı bu kadar dağıtmış olamazsın"
"Makyaj yaptım tamam mı? Sen ne anlarsın zaten kara cahil?"
Göz devirdim.
"Bu arada telefonun çaldı iki üç kez ama açmadım"Kaşlarımı çatıp masanın üstündeki telefonumu aldım.
"Kim aradı?"Omuz silkti. "Bakmadım. Ne haddime sonuçta?"