Bölüme başlamadan önce burayı okursanız sevinirim.
Geçen bölümlerde en sevdiğim klişe diye saçma bir şey söyledim. Onu bir klişe olarak görmem ve hafife alarak söylemem hataydı.
Bunu okuyan, yaşamış veya yaşamamış olsanız bile -umarım asla yaşamazsınız- sizden özür dilerim.
Sizi anlayabiliyorum yani bir mal çıkıp öyle dese ne hissedersiniz anlarım. Ki gerçekten anlarım bu srada, bu yüzden biraz hafife almış da olabilirim. Hataydı sildim zaten.Hadi iyi okumalar.
Parkta piknik masalarından birinde oturuyorduk. Herkes sessizdi. Gürkan bir şeyler düşünüyordu, Anıl test çözüyordu.
İnek.
Neyse, bende oturmuş ayaklarımı sallıyordum. Vefayı bekliyordum. Dün gece konuşmuştuk ve bende -zorla- dersler dışında onunla buluşmaya ikna etmiştim kendilerini.
İçeri girdikten sonra etrafına baktı bir süre. Beni görünce yanıma doğru adımlamaya başladı. Onun geldiğini gören Gürkan da o taraf bakıyordu şu an.
İçeri de şey he, parktan içeri işte.
"Selam"
Dedi ve yanıma oturdu. Canım ya, yanıma oturdu görüyor musun?
"Selam, hoşgelsin"
Gürkan ve Anıl da ona hoşgeldin derken ikisi çaktırmadan bana bakıp neden haber vermediğimi öğrenmeye çalışıyordu.
Muhabbet açmam lazım. Düşün düşün!
"Şuna keman öğretmeyi keser misin? Kulak sağlığımız için"
Benden önce açılan konuyla Anıla döndüm. YA SANA NE SANA NE?Güldü. Bak gülme çocuk çok güzel oluyorsun öyle!
"İlerledikçe çok daha güzel çalacak. O günlerinde onu severek dinlemek istiyorsanız bu döneminde şikayet etmemelisiniz""Gel sen şikayet etme ulan, kafam içinde keman kursu açılsa daha az duyardım!"
Gürkan kafasını kaldırıp konuya dahil oldu. "Hayır ya, kim kime gidiyor ne oldu?"
"Sen ne düşünüyorsun oğlum? Sabahtan beri ağzını bıçak açmıyordu?"
Bir süre durakladı. "Staj falan ya, bir yerden olumlu dönüş aldım ama para vermiyorlar"
Vefa kaşlarını çatıp sordu. "Neden? Staj yaparken para veriliyor diye biliyorum?"
Gürkan cevaplamadı bunu Anıl fark edince o konuştu. "Arkeolojide öyle bir şey yok maalesef. Para vermiyorlar. Bizde tek bir profesöre bağlı kalmak istemiyoruz. Farklı yerlerde yapmak istiyoruz. Sen üstüne alınma kafası dolu şu an onun"
Vefa ağırca başını salladı. Sessizlik olmamalı şu an, çünkü çok tuhaf olur.
Gürkana ayriyetten soracağım zaten, çocuk musun sorulana cevap versene!
" Vefa, iyice öğrenince beraber çalalım mı? Gözü kalsın Anılın? He ona inat ne dersin?"
Vefa bana döndü.
Evet de, bence çok güzel bahane buldum!"Hayır"
Somurttum. "Ya ama Vefa! Lütfen ya lütfen! Anıla gününü göstermem lazım. Kardeşlik kanunlarında nispet yapmak ilk 10'dadır!"
Gülümsedi. Evet diyecek..
"Kendi başına çalarak da yapabilirsin""Ya Vefa, ne olur!?"
"Kabul etsene işte oğlum, zevk mi alıyorsun sana yalvarmasından?" dedi Gürkan. Sesi hafif yüksek ve sert çıkmıştı.
Vefa bu sefer Gürkana döndü. "Hayır, öyle bir şey yok. Rica etsem kendi içindeki problemlerini bana yansıtma olur mu? Senin agresif halin beni ilgilendirmediği gibi onu çekmek de zorunda değilim"
"Paşamı rahatsız mı ettik?"
"Ben öyle bir şey demedim. Beni tanımıyorsun bile, bana bu kadar agresif davranman çok saçma. Bunu belirttim"
"Sana mı soracağım?"
Gürkan ayaklanıyordu ki Anıl onu tuttu.
"Ne yapıyorsun? Otur yerine"Gürkan kolunu ondan kurtardı ve piknik masasından çıktı. Ona doğru adımlıyordu.
"Gürkan ne yapıyorsun?"
Beni duymamazlıktan geldi."Bana şiddet uygulayacaksan lütfen parmaklarıma dokunma. Ben sporda yetenekli değilim, senin kadar yapılı bir vücudum da yok. Sana karşı şansım olmadığını biliyorum. Ekmeğimle oynama yeter"
Gürkan sinirle yakasında tutup kaldırdı onu.
"Gürkan saçmalıyorsun şu an? Ne oldu ya beş dakikada!?"
Kulağına eğilip bir şeyler söyledi ve arkasını dönüp gitti. Vefaya en yakın olan bendim ama ben dahi ne dediğini duymamıştım.
"Onun kusuruna bakma, normalde böyle biri değil"
Vefa bir süre bana baktı. Ne demişti acaba? Gözleri kırgın bakıyordu.
"Önemli değil. Ben gideyim, provam var"
Kalkıp gitti.
"Şurada oturalı yarım saat olmadı ama olan bitene bak!"
Ihım sonunda istediğimi yaptım. Hadi bb.