32. BÖLÜM

304 38 1
                                    



Ertesi sabah kahvaltıya inmeden önce Kaya Hocayla telefonda görüşürken ona ve hoparlörden her ikisini de dinleyen Sevil Hanıma her şeyi anlattı Ömer. Kaya Hoca, Ömer'le Levent'in eşlerinden yana olan şansına şaşırıyordu: "Ulan kedi olalı bir fare yakaladınız neyse ki...Sakın bir daha bana 'yok Deniz beni terk etti, yok Gözde bana şunu yaptı' diye gelmeyin; ikinizi de eşek sudan gelinceye kadar döverim, ona göre!"

Ömer alınmıştı güya bu sözlere: "Hocam tamam ya! Bir kerelik hata yaptık, n'apalım! Aldım boyumun ölçüsünü merak etmeyin..."

Kaya Hoca onun şımarmasına hiç meydan vermedi: "Hah işte! Kadınlar adamın boyunun ölçüsünü alıverirler; ne olduğunu anlayamazsın!"

Sevil Hanım onları dinlerken gülmekten katılıyordu. Karı koca sabah kahvelerini içerken aramıştı onları Ömer. Az daha fincanını düşürecekti onun yüzünden..."Tamam tamam," dedi kocasına. "Daha fazla gitme çocuğun üstüne! Kıyamam ben oğluma..."

"Ben de onu diyorum. Siz kıyamadığınız için şımarıyor bunlar kızların karşısında..."

Ömer telefonu eline aldığına pişman olmuştu; ama yapacak bir şey yoktu artık. "Hocam, görüşmek üzere o zaman..."

"Hadi bakalım, görüşürüz," diyerek kapattı telefonu Kaya Hoca.

Eşi Sevil Hanımla beraber Levent ve Gözde için çok sevinçliydiler aslında. Saim Bey ve Serpil Hanımla Ömer ve Levent henüz öğrenciyken tanışmışlardı. Birbirlerini çok sevmişler, yıllar içinde çok da samimi olmuşlardı. Saim Bey nişan için Kaya Hocayı da arayıp çağırmış; ancak karı koca her ikisinin de pazartesi öğle saatlerinde ameliyatlarının olduğunu öğrenmişti. En sonunda İstanbul'da görüşmek üzere anlaştılar.

Konakta sabah saatlerinde Levent uyandığı gibi soluğu Gözde'nin yanında almıştı. Bu sabah annesi, babası ve Mustafa Beyler, Saim Beyin halasına kahvaltıya gideceklerdi. Ömer ve Deniz de uykuyu biraz uzatacaklarını söylemişlerdi gece yatarken.

Rahatça sevgilisini uyandırabilirdi. Onun henüz uyanmadığını görünce yavaşça yanına uzanıp genç kadını incelemeye başladı. Güzel ve iri gözlerini anlamlı kaşlar süslüyordu. Sonradan yapılma, dövme şeklindeki kaşlardan değildi bunlar; doğaldı. Hokka gibi küçücük bir burun ve yine küçük ama dolgun ve kırmızı dudaklar süslüyordu yüzünün yarısını. Uzun dalgalı saçları yastığın üzerine dağılmıştı. İnsan bu yüze bakmaktan hiç bıkmazdı ki...Kişiliği de bu güzel yüzü tamamlıyordu. Tam bir hanımefendiydi. İstediği her ortama girebilirdi bu kadınla. Annesiyle babası neredeyse ondan çok sevmişlerdi. Artık kavuşma gününü hesaplamaya başlayabilirdi. Bunun için de bir an önce düğün tarihini belirlemeleri gerekiyordu.

Levent'in artık bu güzellik karşısında dayanacak hali kalmamıştı ki...Kahvaltının gündemi belli olmuştu işte...Mutlaka ilk olarak bu konuyu kararlaştırmaları lazımdı. Gözde'nin uyandığında onu görünce ne yapacağı da merak konusuydu. 'Bağırmasa bari' diye düşündü gülerek.

Gözde, Levent'in dayanamayıp onun yanağını okşamaya başlamasıyla uyandı. Gözlerini açar açmaz sevgilisini görüp nerede olduklarını hatırlayınca ise ne yapacağını şaşırdı. Levent onun çığlık atabileceği düşüncesiyle elini ağzına kapatınca daha çok paniğe kapıldı. Ama ardından gelen sözler yumuşattı genç kadını: "Güzelim! Güzelim, lütfen korkma! Bağırma diye kapatıyorum ağzını; asla senin istemediğin bir şey yapmam. Seni çok seviyorum çünkü. Şimdi elimi çekiyorum, yine de rica ediyorum; benden korkma olur mu?"

Gözde sakinleşip başını salladı ve hemen aklındaki ilk soruyu sordu tabii ki: "Sen burada ne arıyorsun?"

Levent gülümsedi: "Seni tabii ki sevgilim..."

YENİ-DEN AŞK/TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin