Ömer'in yüz ifadesi yatak odasına giderken tıpkı Gülsüm Hanımın düşündüğü gibi olmuştu. Annesi, Deniz'in farklı yatak odasına girdiğini gördüğünde oğlunun suratını tahmin etmişti. İçinden kıs kıs gülüyordu. 'Eee Ömer Efendi, karını üzmeyecektin,' diye düşündü.Mustafa Bey onun bu hallerine şaşırmıştı. "Gülsümcüm, sen kapıları mı gözetliyorsun?"
"Mustafacım bazen bunu yapmak gerekiyor ama!" deyip ona geliniyle aralarındaki konuşmaları anlattı. Kocası her şeyi dinlediğinde hem şaşırmış hem de biraz da olsa karısından korkmuş görünüyordu. Keyifle kıkırdamaya başladı. "Sen neymişsin be Gülsüm! Gelinine verdiği akıllara bak! Ama sana bir şey diyeyim mi, o Ömer olacak oğlun bunu kesinlikle hak etti!"
"Evet," dedi Gülsüm Hanım. "Az önce ben de aynı şeyi düşünüyordum."
"Neyse, sabah ola hayrola," dedi en son yaşlı adam ve gelinlerini en azından oğullarıyla aynı çatının altına getirmenin mutluluğuyla karı—koca uyuyakaldılar.
Sabah olduğunda Ömer erkenden kalkıp elinden geldiği kadarıyla bir kahvaltı sofrası hazırlamaya girişti karısına...Yarım saat sonra Deniz'in evden çıkması lazımdı. Yukarıdan kapı sesleri duyduğunda onun uyandığını anladı. Deniz uyandıktan sonra hemen duşunu almış, üzerini giyinmişti. Odasından çıkarken Ömer'in yataktan kalkmış olabileceğini bile düşünmüyordu. Aşağıya indiğinde merdivenin başında gülümseyerek onu süzen kocasını gördü."Günaydın aşkım! Kahvaltı hazır!"
Deniz'in gözleri şaşkınlıkla açılınca Ömer onun bu haline gülmeden edemedi. "Kahvaltı mı?"
"Evet, erken kalkıp güzel karıma masa hazırladım."
"Teşekkür ederim," diyebildi karısı.
Ömer'in yönlendirmesiyle mutfak tarafına geçen Deniz, masaya oturup güzelce yedi hazırlananları. Kocası da onu izliyordu bu sırada. "Beğendin mi?"
"Evet, çok beğendim!" dedi Deniz. "Bir kere daha görebilecek miyim bu masayı?"
"Sen istediğin sürece hazırlarım aşkım!"
"Ciddi misin?" deyip onun yüzüne bir bakışı vardı ki Ömer uzanıp onun yanağını sevmeden edemedi. "Çok ciddiyim!"
Bu ufak dokunuştan bile etkilenmişti Deniz; ama bunu Ömer'e beli etmeye hiç niyeti yoktu. Masadan kalktığı gibi hiçbir şeye elini sürmeden evden çıkma keyfini yaşadı o sabah. 'Bu kahvaltı fikrini sevdim,' diye düşündü. Holdinge vardığında otoparkta Gözde'nin arabasını göremedi; henüz gelmemişti. Sabahları herkesten önce işe gelmeyi severdi. En önemli konuları zihni açıkken halleder, daha hafif olanları sonraya bırakırdı. Ofisine girdiği gibi hemen dünden kalan işlerin üzerinde çalışmaya koyuldu. Yarım saat kadar sonra kapısı çalındı. Gelen Gözde'ydi.
"Günaydın güzellik!"
"Günaydın Gözdecim, gelsene!"
Gözde gülümseyerek içeri girdi ve büyük masanın önündeki koltuklardan birine oturdu. "Eee, haberler nasıl bakalım?"
"Haberler iyi sayılır," deyip bir gece önce olanları anlattı ona Deniz. Ara sıra güldüler bile...
Ömer karısının ardından bir şeyler atıştırıp evden çıktı. Masada onu seyre dalınca yemek aklına gelmemişti. Hastaneye giderken yol boyunca kendini de yedi durdu. Böyle bir kadını nasıl üzebilmiş, ağlatabilmişti! Hem de bir hiç uğruna! Olacak şey değildi...
Odasına girmeden randevularını inceledi. Bugün çok hastası vardı. Ama hepsinden önce Levent gelmiş, karşısında sırıtarak oturuyordu. "Naber abicim?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ-DEN AŞK/TAMAMLANDI
RomanceBiri evli diğeri bekar olan iki doktor arkadaşın ilki karısına diğeri ise sevgilisine deli gibi aşık olur. Hayatta öyle şeyler yaşarız ki aşk bazen "yeni"dir; bazen de kendini "yeniden" yaşatır...