'Annecim' sözü Serpil Hanımın öyle hoşuna gitmişti ki o da içtenlikle sarıldı gelinine. Sonra sırayla yanındaki çalışanları ona tanıştırmaya başladı. Gözde makyajsız da olsa çok güzeldi; hepsinin ortak kararıydı bu."Bu Hasene Hanım, evimizin direğidir; her şey ondan sorulur," deyip kendinden yaşça biraz daha büyük esmer bir hanımla biraraya getirdi onu kayınvalidesi.
"Yanındaki kızı Esma; o da geçen sene evlendi. Hasene'nin kocası Ali'yle damadı Şeref de bizim ailemizdendir. Sen rahatsız olma diye gelmediler."Onların ardından üç kadınla daha tanıştı Gözde. Zuhal, Güler ve Yıldız'dı isimleri. Hepsi orta yaşlı ve isimleri gibi güleryüzlüydüler. Sıcak ve candan insanlar oldukları belli oluyordu. Bu girizgahın ardından Saim Bey gelinlerini daha ilk günden yormamak gerektiğini belirtmiş; hemen içerideki büyük avluyu geçip hepsini alabilecek büyüklükte olan üst kattaki salona çıkmışlardı. Herkese yakın olan bir köşeye ufacık bir çarşaf serilmiş, Gözde'nin ayaklarını uzatması sağlanmıştı. O her ne kadar çekingenlik gösterse de Serpil Hanım canla başla rahat etmesi için çırpınıyordu. Hele de 'annecim' dediğini duyduktan sonra başka ne isterdi ki...
Allah'a hep güleryüzlü ve temiz kalpli bir gelini olması için dua etmişti. İşte şimdi bunun kabul olduğunu gözüyle görmüştü. Levent'i de bir ara bu seçiminden dolayı tebrik etmeliydi. Böyle terbiyeli, güzel, görgülü ve asil bir gelin herkese nasip olmazdı.
Levent Gözde'nin yanına oturup elini tuttu. "Güzelim, istediğin bir şey var mı?"
Gözde her ne kadar elini çekmeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Gözde kimseye çaktırmadan konuşmaya çalıştı: "Leventçim sonra el ele tutuşsak olmaz mı? Şimdi herkes bize bakıyor!"
Levent onun bu utangaçlığına bayılıyordu zaten. Gülerek başını geriye atarken cevapladı onu: "Hayır, olmaz...Zaten nişanlı sayılırız. Herkes bunu biliyor. Ne var ki bunda?"
Gözde gülümsemeye çalışarak konuştu: "Ben rahatsız oluyorum ama..."
"Alış bunlara güzelim...Rahatsız olacak bir şey yok..."
Deniz anlamlı gözlerle Levent'in arkasından bakıyordu genç sevgililere; o bile yeterdi Gözde'nin utanması için.
Neyse ki o sırada Ömer'in telefonundan Mustafa Beyle Gülsüm Hanımın geçmiş olsun dileklerini kabul eden Gözde sol elini zorla da olsa Levent'ten çekip kurtardı. Telefon görüşmesinin ardından Saim Beyin hala yanlarında onların isteklerini bekleyen çalışanlar, onun bir baş hareketiyle ne yapacaklarını anlayıp aceleyle dışarı çıktılar. Kahvaltı sofrası kurulacaktı. Gerçi her şey hazır sayılırdı; ama tam anlamıyla bir kontrol edilmesi gerekiyordu.Onlardan birkaç dakika sonra Serpil Hanım da hazırlıkları görmek için arkalarından gitti. Herkes Gözde'nin ağzının içine bakıyordu sanki. Böyle bir duruma alışkın olmayan kızcağız ise ne yapacağını şaşırmıştı. Kapının tıklatılıp masanın hazır olduğu bildirilince Levent yine Gözde'nin yavaşçacık yerinden kalkmasına yardım etti. Onun koluna girerek önde Saim Bey, Deniz ve Ömer olduğu halde sandalyesine oturmayı başardı. Kemiklerindeki sızı her oturuş kalkışında canını yakıyor; bu da ister istemez yüzünü biraz ekşitmesine sebep oluyordu.
Deniz ve Levent, onun tabağına kahvaltılıkları alabilmesi için yardımcı oldular. Masada zaten yer yoktu. Her yerden muhteşem kokular yükseliyordu. Kahvaltılıkların yanısıra börekler, kızartmalar, isteyenlere çorba, gözlemeler, çeşit çeşit omletler...Hepsi baş döndürücüydü. Üstelik hastaneden bu kadar aç çıkmışken bu yiyeceklerin tadına bakmamak olmazdı. Neredeyse tüm misafirlerin yanında bir hizmetli sürekli biten çayları dolduruyor, tabaklarını kontrol ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ-DEN AŞK/TAMAMLANDI
RomanceBiri evli diğeri bekar olan iki doktor arkadaşın ilki karısına diğeri ise sevgilisine deli gibi aşık olur. Hayatta öyle şeyler yaşarız ki aşk bazen "yeni"dir; bazen de kendini "yeniden" yaşatır...