21. BÖLÜM

380 41 0
                                    




Bu duygusal sahneyi tekrar kucaklaşmalar ve tebrikler takip etti. Deniz akşamki kutlama için Sevil Hoca'ya davetlerini iletti. Babaanne olacağını duyunca öyle çok sevinmişti ki, tabii ki bu teklifi reddedemezdi.

Genç çifti geçirdikten sonra Kaya Hoca'yı aradı: "Kayacım!"

"Efendim güzelim!"

"Haberi duymuşsun!"

Eşinin sesinin değiştiğinin çoktan farkına varmıştı kocası. "Tabii ki," dedi.

"Sen de heyecanlandın değil mi Kayacım? Öyle bir mutluluk yerleşti ki içime sana anlatamam. Babaanne ve dede olacağız düşünsene!"

"Düşünüyorum güzel karıcım; evet harika bir his! Peki akşam yemeğe gidiyor muyuz?"

"Evet, tabii ki!" Ufak bir sessizlikten sonra konuşmaya devam etti Sevil Hoca: "Ah şimdi anladım! Sen bu haberden çok Gülsüm'ün yemeklerinden tadacağın için mutlusun, değil mi?"

Kaya Hoca gülümsedi: "Daha çok demeyelim, ama evet, Gülsüm'ün yemeklerini de özledim; itiraf ediyorum."

"Tamam canım, anladım ben seni...Akşama bekliyorlar. Erken çıkalım biraz olur mu? Hem bebeğe de bir şeyler bakarız..."

"Hayatım çok acele etmiyor musun?"

"Yooo, bebişimizi gördük bugün. Mutlaka hediyesini almamız lazım."

"Yüz görümlüğü diyorsun yani?"

Sevil Hoca bu cevap üzerine kahkahayı bastı: "Evet, bir nevi yüz görümlüğü..."

"Olur canım, alırız tabii ki..."

Yüzlerindeki tatlı tebessümlerle telefonlarını kapatan çiftin kalplerinin bir köşesinde hala bir çocuklarının olmayışı sebebiyle acı bir hüzün vardı. Orada bu haberi öğrendikleri gün yer etmiş olan alev, özellikle böyle zamanlarda yerini büyük bir yangına bırakıyordu. Neyse ki en sevdikleri arkadaşlarının oğlu olan Ömer'i doğduğu günden beri kendi çocukları gibi benimsemişler, bugünlere gelmesinde ufak da olsa bir pay sahibi olmuşlardı. Mustafa Bey'in itirazlarına rağmen Ömer'in öğrencilik hayatındaki başarısını görünce her ikisi de onu doktorluğa yönlendirmişti. Bu konuda Ömer de onları hiç yanıltmamış her derste en yüksek notları alarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesini birincilikle bitirmişti. Kolay kolay yakalanamayacak bir başarıydı bu...Şimdi de Ömer'in ve en az onun kadar sevdikleri Deniz'in bebeğini alacaklardı kucaklarına...

Gülsüm Hnaım ve Mustafa Bey ise evde akşam için mükellef bir sofra hazırlamak üzere kolları sıvamışlardı. Mustafa Bey, dışarıdan alınması gereken ne varsa getirmişti; güzel karısı da onları yerlerine yerleştiriyordu. Öyle ya, bu özel gece için özel yemekler yapılması lazımdı. Karısı bu işleri çok iyi bilir; hele ki böyle zamanlarda ne yapar eder, en leziz tatları biraraya getirmeyi başarırdı. Deniz kızı da birazdan gelip annesine yardım etmeye başlardı nasıl olsa...Kim bilir ne zevkli bir masa hazırlanacaktı geceye...

Levent de Gözde'ye telefon etti: "Aşkım?" diyerek açtı telefonu genç kadın.

"Bunu yanımdayken bir kere daha söyler misin?"

"Tabii ki söylerim bundan sonra..."

"Tamam o zaman, hep 'aşkım' de bana..." Kısa bir sessizliğin ardından Levent onu niçin aradığını hatırladı. "Aaa, güzelim ben başka bir şey diyecektim; ama sen aklımı başımdan aldın yine..."

"Bir şey mi oldu?"

"Olmaz mı! Deniz'le konuşmadın mı bugün sen?"

"Yoo, Deniz  izin almış bugün; ama birazdan geleceğini de yazmış, anlayamadım.

YENİ-DEN AŞK/TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin