"Dün hastanede yanında gördüğüm hemşire kimdi?""Hemşire işte aşkım, kendin söyledin!"
"Sen yüz vermesen öyle bakmazdı o kadın sana!"
"Nasıl bakıyordu ki!"
"Hayranlıkla ve çok heyecanlı..."
"Keşke sen de öyle baksan bana! Hı, ne dersin?"
"Konuyu değiştirme! O kız kim dedim sana!"
"Hayatım gerçekten bilmiyorum! Kaya Hocanın bana gönderdiği bir test sonucunu getirmişti..."
"Doğru mu söylüyorsun? N'olur doğruyu söyle!"
"Yemin ederim doğruyu söylüyorum! Sevdiğim tek kadın sensin benim!"
Deniz sabah kalkmış, üzerlerini giyinirlerken özel bir hastanede doktor olan kocasına bütün bu soruları sırayla yöneltmişti. Son zamanlarda sürekli bir şeylerden şüpheleniyordu. Evlilikleri beşinci yılındaydı. İlk altı—yedi yıl için 'tehlikeli dönem' diyorlardı.
Ömer onun tüm bu endişelerini şiddetle reddetse de artık hepsine yetişemez olmuştu. Bu arada, evet, kocası çok yakışıklı bir adamdı; ama kendisi de hiç fena değildi hani...Esmer, orta boylu, kendine çok iyi bakan, güzel bir kadındı. O esmer teninin üzerinde muhteşem görünen iri, mavi gözlere sahipti. Özel bir şirkette insan kaynakları müdürü olarak çalışıyordu. Şirketin kendisine tahsis ettiği arabayla gidip geliyordu işine...
Ömer'le ortak bir arkadaşlarının verdiği davette tanışmış, büyük bir aşkla evlenmişlerdi. Evliliklerinin ilk yılları içlerindeki derin bir tutku ve bağlılıkla geçmişti. Ancak şimdi Deniz'e göre sanki her gün bir şeyler eksiliyordu. Belki tutku vardı; ama Ömer'in kendisine olan bağlılığından kuşkulanmaya başlamıştı.
Üstelik nereye gitseler kadınlar kocasının etrafını sarıyordu adeta...Ne yapacağını şaşırmıştı. Onu kollamaya çalışırken kendisine bakan, yaklaşmaya çalışan erkeklerin farkına bile varmıyordu. Ömer bunları görse de karısına olan sonsuz güveni nedeniyle üzerinde durmamıştı şimdiye kadar...Dünyanın en güzel kadını olarak görüyordu Deniz'i; ama onu bir türlü inandıramıyordu buna...
Evden beraber çıkıp kapıya geldiklerinde tam dönüp karısını öpecekken onun soğuk bir şekilde kendini geri çekmesiyle bu çabası da boşa gitti. Nereye kadar sürecekti bu iş böyle...
Hızlıca arabasına doğru yürüyen karısına seslendi: "Denizcim, akşam doğumgünüm için düzenlenen yemeğe gelecek misin?"
Deniz içten içe kendini yemekten bugün kocasının doğumgünü olduğunu bile unutmuştu. Ne diyeceğini bilemedi o an: "Şeyyy...Tamam, gelirim herhalde..."
"Peki," deyip döndü arkasını Ömer de.
İşyerine varan Deniz'in beynini bir kurt kemiriyordu sanki. Yıllardır özel hiçbir günü unutmazken kocasının doğumgününü nasıl unutabilmişti...Demek ki ona olan sevgisi de güveni gibi yavaş yavaş azalıyordu. Bu kesinlikle sona yaklaştıklarının göstergesiydi; başka bir şey olamazdı. Öğle yemeğine kadar biriken işlerin yüzüne bile bakamadı. Üstelik akşam nereye gidilecekti? Kimler gelecekti bu partiye? Hiçbir şey bilmiyordu.
Saat 12'ye yaklaşırken kapının çalması ve Gözde'nin içeri girmesi bir oldu. Gözde şirketin satış müdürü ve Deniz'in de en samimi arkadaşıydı. Onun düşünceli halini görünce sordu: "Hayrola kızım, ne bu halin yine?"
Deniz ayağa kalkıp yanına geldi onun: "Yemeğe gidiyoruz değil mi? Orada anlatırım, hadi gidelim!"
Beraberce şirketin en alt katında bulunan yemekhaneye indiler. Deniz'in canı hiçbir şey istemiyordu. Yemekleri şöyle bir gözden geçirip sadece bir tabak çorba aldı eline; sonra da en yakın masaya oturdu. Gözde de onu takip etti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ-DEN AŞK/TAMAMLANDI
RomanceBiri evli diğeri bekar olan iki doktor arkadaşın ilki karısına diğeri ise sevgilisine deli gibi aşık olur. Hayatta öyle şeyler yaşarız ki aşk bazen "yeni"dir; bazen de kendini "yeniden" yaşatır...