2.Kısım Bölüm 15- Hainler

13 1 0
                                    


"Uyan." Bu ses... nazik tınısı... çok tanıdık değil mi? "Uyan Dreemur! Lütfen uyan!" Dreemur? Bir saniye bu... benim? Gözlerimi zorlansam da açtım. Bulanık görüşüm hızla düzeldi. Ve ilk gördüğüm şey gözü sulu bir şeytandı. "Vanessa bir ruhsuz için çok sulu gözsün." Yüzü güldü "Sen de bir efendi için fazla patavatsız." Beni kaldırdı. "Sen iyi misin? Kolların daha önce de geri gelmişti sanırım ama giysilerin nasıl düzeldi?" "Ah? O benim küçük örümceğim sayesinde olsa gerek. Onu bizi karşılayan şu terzi var ya o hediye etmişti." "Benimkini de dikse keşke tam karnımda bir delik var." "Sahi... sen iyileştin mi?" "İzi hala dursa da... sanki o yara hiçbir şeymiş gibi hissettiriyor. Sanki çok daha güçlüyüm." Bir anda baygın iken ne gördüğüm aklıma geldi. "Sanırım Sira kendini feda etti." "Sira? Şuradaki cesetten mi bahsediyorsun? Tanıdığın mıydı?" "Bir saniye onu hatırlamıyor musun?" "Aslında bir şeyler çağrıştırıyor ama o kadar... sanırım dejavu gibi bir şey." "Dejavu?" "Ben de bilmiyorum ki?" Sira ile ilgili hafızasını kaybetti mi? Yoksa o... Fred gibi bir şey mi oldu? O halde yaşamdan daha çok şeyini feda etti... onun için üzüldüm sanırım. Aslında Vanessa daha güçlü hissettiğini söylemişti değil mi? "Vanessa... sadece bir test ama..." uzakta saplı duran kılıcını gösterdim. "...Şu kılıca odaklanıp yuva der misin?" biraz bana baktı... sonra kılıca gözlerini kısarak baktı. "Yuva?" "Hayır, daha bir büyü yapar gibi... sanki ruhani bir şey gibi... bir de elini uzat." Gözlüklerini çıkarıp temizledikten sonra (üzerine biraz kan bulaşmıştı) dediğimin aynısını yaptı. "YUVA" kılıç birden yerinden fırlayıp eline uçtu. Vanessa kılıcına baktı "Huh... bu Sira ile alakalı falan mı?"

O kutu cebimde değil. Muhtemelen meleklerde kaldı. Liderlerini hatırlayacaklarını pek sanmasam da bana o kutuyu vereceklerini sanmam. Onlarla tekrardan karşılaşmak gibi bir niyetim yok. Acaba özüm bana bu sefer ne kazandırdı? Eğer işime yarayacak bir şey ise hoş olur. Kapıyı mümkün olduğunca sessiz açarak çıktım. Yakınlarda bekleselerdi sessizlik dikkat çekerdi değil mi? Kapı uzunca bir koridora açıldı. Görünürde kimse yok gibiydi. "Vanessa, nerede olduğumuzu biliyor musun?" "Gözlerim gelirken bağlıydı." O zaman şansıma güvenmem lazım. Önce tüfeğimi ve tabancalarımı almam lazım sonra buradan kaçıp acele Bozuk Kiraz kasabasına dönmem gerek. Koridorda sessizce ilerlerken ilerdeki kapının ortasından sesler duyulmaya başladı. Gidip kulağımı kapıya dayadım. "Şu çocuk bile kolunu koparttı ya... inanamıyorum." "O veletten öyle bir şey sen bile beklemiyordun ki?" "Fakat benim kolum yerimde." "Her neyse... kolumu geri getiremezsin değil mi?" "Onu sadece Lusi yapabilir. Senin için uğraşır mı bilmiyorum da?" abla... gerçekten Lightners klanına katılmış... onu henüz... yenemem... güçlenmeye odaklanmalıyım. "O zamana kadar şu mekanik şey işini görür. Bluestar klanı bir işe yaramasa da makinelerden iyi anlıyorlar." Bluestar klanı ile birlikteler mi? "Bu kadar küçük bir şey için neden bizi yolladılar ki? Çocuk daha kendi sınırını bile bilmiyor. Yanındaki kız da sadece koşturdu durdu. Redhood'ları bir şey sanardım ben de." "öyle deme. O kutunun içindeki şey şerif Orangeclock'un ölmesini engelleyen bir şey." "HA? Direk onu öldürsek olmaz mıydı?" "o zaman plan geri teper. Reguliber tarafından sefere çıkmak yasaklandı. P*ç kuruları hemen Redhood'a saldırı yaptığımızın izini de bulmuş. Eğer bir daha saldırır isek Reguliber dahil olur. O zaman da içimizden geçerler." "Peki neden saldıracakmışız ki?" "bütün saldırı hatlarımıza erzak gitmesini engelleyen aptal bir klandan ibaretler de ondan." "peki... bize saldıracakları ne malum?" "casuslarımız o herif olmadığnda kolayca kışkırtabilecek de ondan. Şu Darby denen herif kolayca teklifimizi kabul etti. Oğlu da bizimle olsaydı çok güzel olurdu ancak bir düelloda direk karnını delmiş." "beceriksiz." Tam da tahmin ettiğim gibi, tek hain Rockwell değildi. O Darby denen herif de işin içindeymiş demek... iyi ki oğlunun kariyerini sonlandırmışım. Farklı bir ses konuştu "Bir saniye susun." Bir an irkildim. Ardından adım sesleri duydum. Kapıdan geri çekildim ve Haset'i çektim. Vanessa'ya da işaret verdim. Kılıcını çekti ama farklı bir şekilde tutuyordu. Kapı birdenbire açıldı. "YAKALADIM" karanlık teknik: KARA- Vanessa birdenbire atılıp kafasını kesti. Hiç beklemediğim bir şeydi. Ardından cesedi itip içeri daldı. "VANESSA DUR!" beni dinlemedi. Kapıdan gördüğüm kadarıyla içerde Vahşet, kan ve çığlıklar uçuşuyordu. Sonra Vanessa'yı bir şey geri itti. Daha önce kolunu kestiğim adam ona kılıç sallamak üzereydi. Vanessa hali hazırda savunmadaydı zaten ama adam büyü kullandı... "PARLAK TEKNİK: ANİ SALDIRI!" Vanessa kaldıramayacak gibiydi o yüzden müdahale ettim beni hiç fark etmediğinden kolay oldu. Gidip boynuna kılıcımı sapladım. Azcık böğürdükten sonra öldü ve yere düştü. Etrafa bir baktım da... her yer darma dağın olmuş. En az 7 ceset vardı. Bazılarının kanatları kafaları kopuk olsa da refleks olarak çırpınıyordu. Bütün oda fışkıran kanlardan kıpkırmızı olmuştu. Şüphesiz Sira'nın özü Vanessa'yı lortlar kadar güçlü yapmıştı. Vanessa konuştu. "Benim için endişelenmemeliydin. Kendimi gördüğün gibi koruyabiliyorum." Gidip kafasına orta kuvvetimle patlattım. "Senin için değil onlar için endişelendim! Sayende hainlerin kim olduğunu bilmemin yolu yok!" Vanessa ne yaptığını anlayınca önümde eğilip özür diledi. Oldukça içtendi... "Her neyse... zaten konuşacaklarını- HAY LANET ANABEL!" Tüfeğim ve altıpatlarlarım meleklerin kanı içinde yüzüyordu. Kahretsin bakım eşyalarım yanımda da değildi. Bunlar ıslakken çalışmaz ki! "AZ DAHA SAKİN KALSAYDIN ÇOK MU OLURDU!"

Lordların EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin