Gece iyi uyamadım. Gün bile doğmadan klinikten çıkıp eski şerifin mezarına gittim. Gecenin köründe karanlıkta sessiz bir şekilde dinleniyordum. Bugün insanlardan hiç biri bara gitmemişti. Onlar da yas tutuyordu herhalde. Fakat caddeden gürültülü bir ses duydum. Buraya doğru gelen bir at arabasının sesini de. Ses daha da yaklaşınca geldiği yöne gittim. Karşılaştığım şey at arabasının üstündeki Eren idi. "Hoh? Şerif Efendi? Üstünüzdekiler yakışmış, cidden onunla kendimi aştım." Arabaya çıkıp yanına oturdum. "Yol nereye?" "Memleketime... burada olacakların parçası olmak sadece acı verici olur efendim." "Benim o meleğe yaptığım şey yüzünden irkildin değil mi?" sessiz kaldı. "Memlekettin Purpleskull değil mi?" "Evet Efendi Dreemur. Kalenin yakında bir evim var." "O halde senden bir iyilik isteyebilir miyim?" bana baktı, kafası karışmış gibiydi. Cebimden mektubumu çıkardım. "Bunu bir şekilde Prenses Tricky'e ulaştırır mısın? Şu an kabul etmek istemesem de onun yardımına ihtiyacım var." "Prenses Tricky mi? Onun hakkında milyonlarca söylenti duymuşluğum var. Doğmadan önce bile... Onunla bağlantınız olduğunu söylemiştiniz sanırsam." "Bir çeşit dostuz... diyelim..."
Sabah olunca kara yıldız rütbeli iki kişi kapıya geldi "Efendi Orangeclock emrettiğiniz gibi-" "Burada Efendi Orangeclock diye birisi yok..." biraz afalladı. Sonradan ne demeye çalıştığımı anladı "Bağışlayın Efendi Dreemur Orangeclock, alışkanlık olmuş." "Devam et." "Emriniz üzerine yüksek toplantı hazır efendim." "Güzel... nerede?" yine afalladı. "Trende..." "Tren nerede." "Şu anda sizi bekliyor... efendim..." Kliniğin içine doğru seslendim "Vanessa gel hadi" uzaktan adım sesleri duyuldu. Arkada durup konuşmayan şerif öne çıktı. "Bir saniye, dışarıdan birisini yüksek toplantıya öylece sokacak mısınız?" ona döndüm "Vanessa'yı mı kastedin?" "Her kimse, öyle kafanıza göre herkesi istediği yere sokamazsınız. Burada kurallarımız var." Diğeri omzundan tuttu "Dostum sakinleş-" "Hayır sakinleşemem seni mankafa. Ben ömrümü bu klana nereden geldiği belli olmayan bir veledin her dediğini yapmak için vermedim tamam mı?" Nefesimi tuttuktan sonra karnına iyice bir geçirdim. O kadar ki biraz kan kustu. Eğilip iki koluyla karnına destek çıktı. "Sizin zırhınız falan yok mu? Çıplak elimle bile bu kadar yara alabiliyorsan vay haline. Üstelik bir de ne demiştin? Veletten mi?" "Seni pi-" bu sefer dizimle kafasına vurdum "Vanessa'yı dışardan diye sevmemiştin değil mi?" yerde debelenirken rozetini göğsünden aldım. Tam o sırada da Vanessa geldi. "Evet, Efendi Dreemur." Direk eline kara yıldızı tutuşturdum "Vanessa Redhood, artık resmi olarak kara yıldızsın." Arkadan diğer eleman çıktı. "Efendim aslında buna biraz da ben karşıyım... bizim eski geleneklerimize göre her bölgeye 25 Kara yıldız düşmeli. Aksi takdirde düzenimiz bozulur." "İyi ya işte bir yer de temin boşalmıştı." Şaşırdı ve azcık da korktu. "İyi de kendisi önceki şerife 10'dan fazla yıl hizmet etmişti." "Ve bana ve soyunun son örneği olan birisine ki bu Vanessa oluyor, ilk günden hakaret etti." Ona eğilmesini işaret ettim. Eğilince kulağına yanaştım. "Emrinde durmayan birisi yüzünden ölmüş bir şerif gömdüm ben. Aynı şey bana da olursa henüz yerimi bırakacağım kimsem yok." sırtına hafifçe vurduktan sonra trene doğru yola koyuldum. Vanessa da peşimden geldi. Tren Kasabanın hemen yanında durmuş beni bekliyordu. İçine girip ön tarafa doğru yola koyuldum. İnsanlar ve şerifler beni görünce şaşırıp geri çekiliyordu. Öndeki vagonlardan gelen gürültülü ses ben vagona girer girmez kesiliyordu. Azcık ilerdeki bir kız şerif gözüme takıldı.
"YENİ ŞERİF AZ ÖNCE TRENE BİNDİ! Asla ona saygısız davranmayın ANLAŞILDI MI? Kendisine Efendi Dreemur Orangeclock diye hitap edeceksiniz unutmayın. TAMAM, MI?" Benimle birlikte en az 17 kişinin ustası olan Şerifimiz bağırarak bize bunları söylüyordu. Yeni şerif ha? Acaba nasıl birisidir. Yaşlı olacağını sanmıyorum ama kesin benden çok daha büyüktür. Hiç öyle takılabileceğim bir üstüm olmayacak mı? 11 yaşında olsam da her üstüm en az 17 oluyor... gerçi geçen trene bir altın yıldız binmişti... tek gözlü olsa da bir cazibesi vardı. Ve sanırım 14 yaşında falandı. Tabi o sıra bir çeşit katil trende gezdiğinden hiç muhatap olamadım. Bir de yanındaki şeytan vardı... o varken bana ölse bakmaz. Kapı açıldı ve içeri ağır adımlarla yeni şerif girmeye başladı. Vagondaki herkes hazır duruşunu yaptı. İçeri giren şerif... bir saniye bu... O! Şaşırmıştım, o kadar ki bana baktığını hemen fark edemedim. Başımı hemen öne eğdim. Yine de nafile, hemen önümde durdu. Acayip stres yaptım! Terlemeye başladım, nefes alıp verişim hızlandı, bir şey olmaması için şu an dua bile edebilirim. "Ah? Gümüş olmuşsun." He? Bana mı dedi. Yüzüne baktım, dimdik bana bakıyordu. Beni hatırlıyor mu? "Şey- Evet, O gün gittiğim görevden sonra rütbem atlandı... Efendi Dreemur Orangeclock!" çok kekeledim. Beni iyice süzmeye başladı. "Adın ne?" "Egna Butler!" "Trende mi görevlisin?" "Evet efendim." "O halde sana bir iş veriyorum. Trendeki şeriflerin her birini denetle. Nereden geldikleri, nereye gittikleri gibi şeyleri öğren. Ve bir gariplik sezersen bana bildir tamam mı?" Ba- BANA görev mi veriyor? "Peki... Efendim." Biraz geri çekilip gülümsedi. Ben de yere baktım. "Benimle gel." HE? Beni ön vagonlara kadar peşinden götürdü... ve ardından toplantı vagonunun önünde durdu. Bir sürü kara yıldız çoktandır nöbet tutuyordu. "Siz burada ne yapıyorsunuz?" "Toplantı odasının nöbetini tutuyoruz efendim" "Bu halde kimi yakalayacaksınız?" şaşırıp birbirine baktılar. "Hızlıca diğer vagonlara dağılın çabuk." "Ama efendim-" "yerinize bakacak birini getirdim korkmayın." Benden mi bahsediyor? Bütün kara yıldızlar vagonu terk edince bana döndü. "Umursamıyormuş gibi davran. Birilerini yakalarsan içeri yolla." "P-Peki!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lordların Efendisi
Viễn tưởngDreemur, geçmişinden kaçamazsın. "Peki geleceğimden kaçabilir miyim?" 1. kitap bu kitap gerçek hayattan bağlantısız olarak yazılmış tamamen kurgu bir kitaptır (word 24 ölçekte aşağı yukarı 800 sayfa)