Kraliçe Nightlight düşüncelere dalmıştı. Kızını doğuralı aşağı yukarı 5 sene olmuştu. 5 sene içerisinde de arkadaşı Liz Lightners, hayır Liz Redhood tarafından haber alamamıştı. Köşkte olacaklarından haber gelmemiş olması doğal olsa da içini tedirgin eden bir his vardı, bu his adını kehanetten alan Dreemur doğduğu sıralardan beridir devam ediyordu. Kızını Dreemur'dan 3 ay sonra doğurmuştu, çok sancılı geçen doğumun ardından prenseste garip bir şey fark edildi, kızının sağ gözü kraliyet moru denen ve kraliyet ailesine ait olan morun tonundaydı. Sol gözü ise kırmızıydı. Evet kraliyet ailesinde Redhood kanı vardı ama daha önce kurucuları dışında -ki arada beş nesil var- kırmızı göze sahip değildi. Bir gen nasıl olur da beş koca nesli atlar ki? Buna fazla kafa yormadılar, gölge lordu efsanesindeki canavar olmadığı sürece hiçbir sorun teşkil etmezdi zaten. Nightlight pencerenin mermer çıkıntısına oturmuş, elinde en kaliteli kristal bardak ve bardağın içinde de Orangeclock klanı ile anlaşmalı olarak açılmış yeni olsa da gayet ün kazanmış Ölüsaat şarap ve bira fabrikasının en kaliteli şarabından vardı. Yavaşça şarabından bir yudum aldı, huzurunu kaybetmiş olsa da layıkıyla klanı yönetmenin verdiği gururdan gelen haz içini biraz da olsa yumuşatıyordu. Saat akşam yedi civarındaydı, kızı şu anda bazı soyluluk eğitimleri görüyor olmalıydı. Her nedense kızı bir kraliçeye göre daha... saldırgandı, soyluluk derslerinde bir yavru kedi misali masum olsa da ders bitince eski canavar haline geri dönüyordu. Kızına bu sebepten canavar imajı gelse de ismini verme zamanı zikredildiğinde onu daha masum göstermek için antik dillerden atılgan anlamındaki "İcky" ve birden fazla ruh hali manasına gelen "Tri" kelimelerini birleştirip Tricky ismini uygun görmüştü, böylece atılgan davransa da içinde farklı birisi olduğunu belli etmeye çalışmıştı. Her ne kadar onu savunsa da eşi Purbe içini hiç rahatlatmıyordu. Kapı açıldı ve düşüncelerini dağıtarak Purbe odaya daldı "Hayatım Tricky'i kapatmamız gerek." Bu nerden çıktı şimdi? "Ne oldu gene?", "uşak onun bir kuşu önce kendine çektiğini sonra da onu oracıkta sadece bakarak öldürdüğünü söylüyor." NE? "Kuş belki felç olmuştur, üzerinde büyü falan test etmiştir ne biliyim." Hayır büyü olamazdı kendisi bile vücudu etkisizleştiren büyüleri yapmakta çok zorlanıyordu. Üstelik taç mührü bile yokken nasıl olurda öyle yüksek seviye büyü yapar. "Kuşu... sonra çiğ çiğ yemiş... her yerinde kan varmış..." lanet olsun, çiğ et yeme içgüdüsü bir zamanlar kendinde de olmuştu fakat yaşı 20 olduğu için kendi kendini zapt edebilmişti. İşin acı olan kısmı kızı Tricky sadece 4 buçuk yaşında olmasına rağmen yeterince Canavar gibi görülüyordu, eğer bu bilgi halka yayılırsa onu infaz etmekten başka çaresi kalmayabilirdi... kendi kızını öldürmek zorunda kalabilirdi. "Uşağı kimseye söylememesi için uyar, Tricky'i de buraya çağır.", "Peki, hayatım" kocası soylu olmadığı için bir çeşit melez doğurmuş olabileceği düşüncesi onun tekrardan kendini suçlamaya itmesine sebep olmuştu.
Kapı açıldı ve Tricky içeriye girdi, henüz çocuk olmasına rağmen soylulara yakışır bir tavizi vardı, yaşıtlarına göre üstün zekâ idi. "Beni çağırmışsınız kraliçem." Anne sözünü sadece insan içinde olmadıklarında kullanırdı, etrafına henüz bakmadığı için yalnız olup olmadığını bilmiyordu. "Yalnızız canım" belirtmek işleri daha kolaylaştırırdı, sonuçta kızını azarlamak gibi bir niyeti yoktu "peki anne" yüzündeki gülümsemede masummuş gibi bir ifade vardı demek bildiğini bilmiyor belirtmesi gerekti "kuş olayını duyum" Tricky'nin bir gözü boynuna kadar gelen mor saçıyla kapalıydı, böylece sadece mor olan gözü açıkta kalıyordu, bu sayede kalede birkaç hizmetçi ve ailesi dışında kimse kırmızı tarafını bilmiyordu. Gözünde anlık korku bekleyen annesi beklentisini alamamıştı, daha çok bıkkın bir yüz ifadesi takındı. "Ya..." annesine yaşıtı gibi davranmasının yanında bir de kabaydı "Tricky ben senin annenim benimle böyle konuşmamalısın", kollarını kavuşturdu ve isteksizce "özür dilerim" dedi. "Tatlım o kuşu nasıl sadece bakarak öldürdün?" Tricky biraz annesini süzdü, sonra camdan dışarı baktı ve sanki normal bir şeymiş gibi "ruhunu yedim" bu yaşta nasıl olurda öyle bir yeteneğe sahip olur? Üstelik... "ruh yiyebilmene rağmen kuş bunu hissetmedi ve yanına mı kondu?", annesine baktı "anne bende neden succubus*kanı var?" (*succubus: uyuyan erkeklerle ilişkiye giren dişi şeytan) eh? "Nerden çıktı şimdi bu" şeytanlar üzerinde araştırma falan mı yapmış. "Succubus büyülerinden birisi bu: Kalp çalma" kesinlikle araştırmış. Kraliçe tahtına hafiften yayıldı, Purpleskull klanı soyluluğa önem veren bir klan olduğu için 5 nesildir bir ailede bulunuyor ve bu ailenin kurucusu aslen Redhood olduğundan dolayı bazı karakteristik şeytan yeteneklerinden etkilenmişti. Örneğin sıradan bir vatandaşın ömrü bir insanın ortalama ömrü iken (60 yıl civarı) kraliyet ailesinin ana bireyleri 150 yıl olarak normal melek ömründen bile fazlaydı, dışardan gelen aile bireyleri de aşık askeri denen özel bir sistemle seçildiğinden dolayı ömrünü uzatmaya hak kazanmış kimselerdi zaten. Aslında kocasını sisteme karşı gelerek sivil olmasına rağmen seçmişti. Sırf bu yüzden kendi aşık askerleri dev bir isyan çıkarmıştı. Acaba ömrü kısa olacağından dolayı mı bu kadar erken canavarımsı hareketlerde bulunuyordu "anne cevabımı verir misin... lütfen?" ah- düşünmekten kızını unuttu "atalarımızın Redhood olduğunu duymuşsundur herhalde belki de onlarda da bazı şeytan özellikleri vardır?" kızı Tricky ömrünü uzatamamıştı, bu yüzden başka bir şeytan özelliğini mi almıştı? İnsanlar sürekli melez yapıp her özelliğe sahip bir çoklu melez yapmaması için tanrıların belli bir özellik limiti koyduğunu söylerler, her ne kadar mana gibi ölçülmeyen şeyler için sınır koyulması sıkıntılı bir durum olsa da bazen kurtarıcı olabiliyordu. "Anne ben... ruh yiyebiliyorum ve içimden de aşırı bir yeme hissi ile mücadele ediyorum. Bunu kendi başıma uzun bir süre araştırdım" o 4 yaşında olsa da aşırı zeki bir kız, kimse ondan bir şey saklayamaz. "Tahminimce ruh yemek ömrümü uzatıyor" ve son nokta da geldi, en basit insan arzularından birisi olan yaşama arzusunun doğurduğu bir sebep olarak ruh yeme isteği baş gösteriyor, kızı tam bir canavar. Kraliçe ayağa kalktı "Tricky benimle gel." Kapıdan çıktı ve hızlı adımlarla kalenin koridorlarını geçmeye başladı, duvarlar grinin biraz daha siyaha yatkın olan tona sahip tuğlalar ile oldukça düzenli bir şekilde istiflenerek inşa edilmişti, her iki metrede bir kızıl renkteki genç kül ağacından yapılmıştı. Kale güvenlik önlemi olarak her odada sadece bir normal giriş ve en önemli odalarda da mükemmel şansa sahip olmayan herhangi bir kimsenin kaybolacağı devasa bir labirente çıkan gizli geçitlere sahipti. Kalede penceresi olan yatak odaları dışındaki bütün odaların kapısı yıldız manasını fizikselleştirerek yapılan kapılardandı, katı yıldız manası cama benzer ama büyü gibi davrandığı için içinden camın aksine büyü geçirebilir. Böylece kraliçe soyluluk mührünün ona verdiği manasını odaklama desteği onun odaksız bir şey olduğunda hissetmesine neden olurdu, yani kalede beklenmeyen bir büyü olduğunda hissedebilirdi. Üstelik kapılar cam gibi şeffaf olduğundan içeride kim ne yapıyor görebilirdi. Kraliçe köşeyi dönünce sayı saymaya başladı, 1... 4... 7... 0... ardından kırmızı yerine koyu yeşil olan iki sütun arasında durdu. Ve kızına iyi izlemesi için işaret etti, "saat öğleden sonra 2'i geçiyor yani 1'den sonra iki sayıyı ele, 4..." kollarını açtı ve duvardaki taşlara sol elini saat üzerinden bire ve sağ elini de saat üzerinden dörde koydu. Duvarda bir büyü halkası belirdi, fakat Tricky bu halkayı daha önce görmemişti. Kraliçe geri çekildi ve kızının kulaklarına eğilme niyetiyle çömeldi "4'ü nasıl bulduğumuzu hatırlıyorsun değil mi? Aynısını arkandaki duvar için yap." Tricky dış cephe tarafında olan duvara döndü "4'den sonra iki ele ve 7, 7'den sonra iki ele ve 10..." annesi bir şeyi kızına açıklamak için fırsat bulduğu için hafiften tebessüm etti, kızı okuma yazmayı söktükten sonra ona hiçbir şey sormamıştı... hiçbir şeyde de yanılmamıştı. Tam çömelmek üzereyken Tricky "fakat duvara yaptığın şey muhtemelen saat şeklinde bir kilit büyüsü, çift halka kullanmanın başka bir açıklaması yok. Üstelik duvarda oluşan halka büyülü kilitlerin üzerindekinden türemiş gibi bir hali var, uzun lafın kısası koridorun ortasına dev bir büyülü kilit kurmuşsun, rakamla uğraştığımız için ise şifreli bir kilit olduğunu var sayabiliriz, bu da demektir ki her bir hane rakam olmalı 10 gibi sayı değil." Tricky kollarını saat şeklinde bükerek saat 7:00 ı taklit etti. Duvarda ikinci bir halka belirdi. Ve iki halka birbirine paralel bir şekilde aynı yönde dönmeye başladılar. Duvardaki istifli taşlar düzenli bir şekilde yanmaya başladı, yanmaları hemen bitince geriye sadece külleri kaldı ve arkalarındaki gizli tüneli açık bıraktılar. "Aferin... biricik kızım" kraliçe fırsatını kaçırmıştı, aynı zamanda da bu geçidin yeterince güvenli olmadığını da kanıtlanmıştı. Kraliçe ve prenses geçitten sakin ve etraflarını karanlıktan görmeye çalışarak geçti. Onlar geçitten geçtikten sonra arkalarındaki yeşil sütunlar dal uzatarak içeriye tek bir ışık huzmesi bile geçmeyecek şekilde kapandı, ardından dallar renk değiştirip tuğla rengini aldı ve diğer duvarlardan farksız bir şekle büründü. Kraliçe karanlığı aydınlatmak için elinde küçük mor bir alev topu belirdi, prenses ise ateş topuna biraz baktı "sıradan ateş kullansan daha çok aydınlanmaz mıyız?" kraliçe kolundaki kafatası şeklindeki soyluluk mührünü gösterdi "bunu kullanabilecek iken neden ateş için yakabileceğim mana çeşidi aramakla uğraşıyım?" haklı sayılabilirdi, mana çeşitlerinden sadece birkaçı ateş yakmaya elverişliydi. Kraliçenin yaptığı büyü ise manayı aşırı odaklayarak yapılan mana ateşiydi, yani aslında Tricky aşırı yoğun bir mana yumağına bakıyordu. "Tabi manayı fiziksel boyutta tutarken biraz azalıyor ama üstesinden gelebilirim." İkisi birlikte dar tünelde ilerlerken hiç konuşmadılar, prenses her ne kadar akıllı bir kimse olsa da nereye gidebileceklerini çıkarabilmesine imkân yoktu, tabi bütün şehrin krokisini ezberleyip adımlarını kusursuz bir şekilde saymasaydı... prenses ani bir durumda korumalarından ayrı kalma endişesiyle kendini sokaklarda bulabileceğine dair üç buçuk yaşlarında bir rüya görmüştü. 42. Sokağın altındalardı, bu sokak oldukça ıssızdı... annesi onu nereye götürüyor olabilir ki? Annesi bir yerde durdu ve yine sayıkladı 1... 5... 9... 3..., ah... gelmişlerdi. Annesi bir kez daha şifreyi girdi ve duvarlar yanmaya başladı. Çıktığı yer biraz kirli bir evdi. Kraliçe içeri adımını attı ve seslendi "Marmorah! Ben geldim NL" Marmorah? Bu isim Tricky'e hiçbir yerden tanıdık gelmiyordu. Birkaç saniye sonra kapıdan yaşlı biri çıktı "daha 114 yaşındayım bağırmana gerek yok!" evet bu görünümünü açıklar.
Kraliçe ve prenses geniş bir koltuğa oturdular. Evin hali ömrünü kaleden başka bir yerde geçirmemiş Tricky için rahatsız edici gelmişti. Marmorah elinde 3 fincan ve bir de çaydanlıkla geldi. "Dağınıklık için kusura bakmayın yüz yıldır kimse gelmiyor." Üç fincana da eşit miktarda çay koydu. Çayları yudumlarlar iken "Kızımız Tricky için mi geldin?" dedi. Tricky kullanılan bu kızımız terimini rahatsız edici bulmuştu. Hayatı boyunca görmediği bu kadın ona neden bu kadar yakın davranıyor. "Bu sabah bir kuşun ruhunu emmiş" annesi nasıl bu kadar rahat bir şekilde konuştuğunu söyleyince Tricky durumu anladı. Geçen gün bulduğu mektubun imzasında sadece M yazıyordu, mektupta ise yazanlar aşağı yukarı "K geçen gördüğüm rüyada GL'ye ait bir yüz gördüm. T'den şüpheliyim. Bir ara bana getir?". K annesi Nightlight, T ise Tricky'di. GL ise... gölge lordu. O gölge lordu olduğundan şüpheleniyordu. "Sonra da çiğ çiğ yedi onu değil mi." Onu öldüreceklerdi. "Onu bir kontrol eder misin?" "Senin için elbette Nightlight" Marmorah elini uzatması için avcunu ona uzattı. Tricky fincanı yavaşça masaya bıraktı, elleri nasıl da titriyordu. Yavaşça korka korka elini uzattı. Marmorah iki eliyle Tricky'nin elini kavradı ve gözlerini kapadı. Yüzündeki neşe yerini mutsuz bir ifadeye bıraktı. "Kaderin ne kadar da acılı kızım senin, doğmadan önceki geçmişin de pek güzel sayılmaz..." doğmadan öncesi de ne demek. "Ruh özünü görebiliyorum... çok karanlık... o kadar ki sanırım elementin karanlık" karanlık? Gölge değil de karanlık lordu muydu? "Fakat karanlık kurallarına uymuyor pek canım, bu daha çok... tek parça" karanlık ve ışık özleri iki parçadan oluşur o ise tek parça ha... "bu kadar görebiliyorum", "peki geleceğim?", "Ben falcı değilim kızım, ben denetler ve fark ederim... bunu okuma yazma bilmeden kitabın kapağına bakıyormuşum gibi düşün." Açıklayıcı. Annesi hala tam olarak içini atamamış gibi bir görünümde ifade takınmıştı. Marmorah onun bu ifadesini gidermek için ağzını açtı "Merak etmeyin kalın bir kitap" demek ki ömrü uzundu, Tricky'nin içi azıcık rahatlamıştı... Nightlight'ın da. "Şimdi özünün ne olduğunu anlayamadım ama bunun için özel bir eşyam var." Her lordun bir özü vardır, bu öz lordun tam olarak ne lordu olduğunu söyler, seçme ya da almama gibi bir şansın yoktur. Sadece yokmuş gibi bile davranamazsın çünkü tanrılar tarafından özel olarak yapılmışsındır. Karanlıklar tanrısı Dakra genelde fazla lord yapmaz ama yaptığında en az bir melek ordusu kadar güçlü olur. Marmorah bir dikiş kutusu getirdi. Kutuyu açtığında oldukça düzensiz şekilde yığılmış onlarca kartla karşılaştılar "Hadi kızım gözünü kapa ve birini seç. Mümkün olduğunca altlardakine uzan." Tricky gözünü kapadı ve bir kart seçti. Kartı kutudan çekti ve gözlerini açtı.
...
...
Kartın üzerinde korkutucu bir figür vardı. Altında da "Gölge-Kara Örümcek-Sömürüş-Canavar" yazıyordu. Ortalıkta uzun bir süre sessizlik oldu.
Geldikleri duvardaki deliği açmışlardı. Prenses önden gitti. Kraliçe de Marmorah ile son bir görüşme yapmak istedi. Marmorah "onu öldüremeyeceksin değil mi?" dedi. Haklıydı kendisi hep zeki bir kız istemişti, istediği olmuştu ama efsanelerdeki gölge lordu olmasını olasılıklar arasında görmemişti. Demek bütün o huzursuzluğun sebebi buydu kendi kızı canavarların en canavarıydı. Efsanelerin gerçek olmaması için yalvarmak istedi, ama tanrılar bir kraliçeye yardım etmezdi, onlar insanlığa yardım ederdi... insana değil. "Nightlight... sen iyi birisin... ama onu hayatta tutmak ölümüne sebep olacak.", "Biliyorum" ama kendi kızımı ölüme terk etmemi bekleme. "Biliyorum" ama efsanelerin canı cehenneme. Kraliçe ve prenses bu konudan uzun süre konuşmadılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lordların Efendisi
FantasyDreemur, geçmişinden kaçamazsın. "Peki geleceğimden kaçabilir miyim?" 1. kitap bu kitap gerçek hayattan bağlantısız olarak yazılmış tamamen kurgu bir kitaptır (word 24 ölçekte aşağı yukarı 800 sayfa)