Deli sınıfı kendi canını hiçe sayarak düşmana var gücüyle saldırır. İnsan vücudu normalde kendisini limitler ki bir hasara ol açmasın, deli sınıfı bu limiti kaldırır. Kendine zarar verdikçe güçlenir ve öfkelenir. Öfkelenmiş bir deli yumrukları ile bir insanı öldürebilir. Genellikle iki elinde de yakın menzilli silah taşır, tercihen balta. Bir deli olmak kişinin ömrünü kısaltır ama genellikle rakibinin ömrünü kendisininkinden daha çok kısaltır.
Bir elimde hançer diğer elimde düz bir kılıç. Siyah gömleğim kana bulaşarak koyu kırmızı rengini alalı çok oldu bile. Kan... her yer kan. Bu gerçek bir savaş. Rakibin bizi ciddiye aldığı bir savaş. Orangeclock klanındaki ile alakası bile yok. Karşı taraf ezici. Bizimkiler ise zayıf. Tek başıma kalmama az kaldı. Su elementalleri kalkanlı Yellowshield klanına karşı güçsüz. Ama Neyseki çoğunu öldürdüm. Hala hayattayım. Birçok can aldım. Her yerde cesetler var. Düz kılıcı kullanmaya alışık olmadığım için bileğim ağrıyor. Sanırım şuradaki kayaya yaslanıp dinleneceğim. Adımımı atar atmaz bacağımdan bir çatırtı duydum. Yere düştüm. Acıdan bağıracak gücüm yoktu. Sürünerek kayaya gittim. Sırtımı kayaya yasladım. Benim öldürdüğüm melekler kesinlikle kitaptakilere uymuyor, bunlardan daha zayıflardı. Kayada kafamı çevirince yaslanarak kanamadan ölmüş bir kalkanlı gördüm. Eh... bacaklığı işime yarar artık. Ölü düşmanın malı benim malımdır. Bacağından söküp kendi bacağıma taktım. Kemiğimi destekleyecektir. Belki de ince bir zırh almalıydım. Acaba Vanessa nasıldır. Sigaramı almak için elimi cebime attım... kahretsin bitmişti doğru... o halde cebimdeki şişkinlik de ne? Cebimden çıkardım... bomba. Sanırım sonuncusu. Kalkanlara karşı ne yazık ki işe yaramıyor. Mermilerin de işlevsel olduğu söylenemez. Mermi çantama elimi attım. Bir an tüylerim dikeldi. Bomboş. Hiçbir mermim kalmamış. Sadece yakın dövüşe mi kaldım. Bu kötü. Çok kötü. Uzuvlarımı sürekli kullanamam. Ve şu... diğer ben de ne zaman isterse o zaman konuşuyor. Aslında 10 yıldır falan konuşmuyor. Ona kazığımı bağlayamam. En iyisi geri dönmek. "GERİ ÇEKİLİN DESTEK GELİYOR!" hayatta kalan elementaller koşarak uzaklaşıyordu. Ne desteği olabilir ki? Kayanın üstünden kafamı kaldırdım. Bir gurup melek uçarak buraya geliyor. Ellerinde de son model taramalı tüfekler var. LANET! Onların yanına gitmekten başka şansım yok ama yanına gidebileceğim bir yol da yok! Sıkıştım! Kaçışan elementalleri temizlediler bile! Taramalı seslerini duyabiliyorum. Ben... ben... korkuyorum... bunları yenemem. Her yerim kan. Zayıfım. Birçok kemiğim kırık... öldür. Birden bir fısıltı duydum... tanıdıktı. Parçala. Bu sesleri daha önce duymuştum. Katlet. Aklımı mı kaçırıyorum ben? Yok et. Etrafımı görüş şeklim değişti. Avla. Renkleri göremiyordum... siyah beyaz ve sadece kırmızı, başka bir şey yok. Gebert. Bir an bütün acılarımı unuttum. Vücudum güçlü hissediyordu. Öldürmek istiyorum... intikam için. Eşim için... onları yok etmeliyim. Meleklerin soyu kuruyana kadar bana uyku yok! Aklım berraktı. Vücudumdaki limitler kalktı! Elimde olan her şey gözümün önündeydi. El bombası. Yanımda da bir kalkanlı. Kalkanını kolundan söktüm. Kılıç ve bir hançer. Bomba patlama süresi 7 saniye! Bir plan... EVET BİR PLANIM VAR!
Kurtçuklar nasıl da kaçışıyor. Gök yüzünden pıt pıt kan patlamamalarını izlemek eğlenceli sanki tablo boyuyormuşum gibi. Sadece 5 meleğiz ama karşımızda hiç şansları yok. Ne yazık ki işin çoğunu Yellowshield klanı halletmiş. İnsanlara böyle eğlenceleri bırakmayı sevmiyorum. Takımıma döndüm "Bugün de işimiz kolay. Bize hiç zor iş gelir mi acaba?" Richard güldü. "Bize zor mu? Çok şakacısı-" birdenbire karnından bir kılıç geçti. Sözü yarıda kalarak yere düşmeye başladı. "RİCHARD!" "Neydi o? Hangisi saldırdı!" bize doğru koşan bir herif vardı. Su elementaline benzemiyordu ama, korkunç görünüyordu. Richard'ı öldürdü yanına bırakamam. Ona tam nişan alıyordum ki garip davranmaya başladı. Yere bir şey attı ve kalkanını savurmak için gerer gibi durdu. "Bu kaçık ne halt yapıyor öyle?" onun savurması ile bir patlama duydum. Kendisini havaya mı uçurdu o? Amacı neydi ki? Birdenbire bize doğru hızla uçmaya başladı. Patlamayla kendisini bize doğru mu fırlattı o! Nişan almaya çalıştım ama çok geçti. Sağ tarafımdaki Levi'nın üstüne çıktı ve onun elinden taramalısını kapıp önümdeki Kim'i taradı. Ona dönüp sıkmaya çalıştım... ama ellerim titriyordu. Silahımı düşürdüm. Levi'nın kellesini hançer ile kopardıktan son sonra üzerime atladı. "UZAK DUR BENDEN DEFOL!" sırtıma tırmanıp arkamdan boynuma bıçak tuttu. Kanatlarım zar zor çırpmaya devam ediyordu. Neyi bekliyor? Önüme dönünce gördüm... Stacy bana nişan almış... beni vurmayacak değil mi? "Stacy... bırak ne... istiyorsa yapsın olur mu?" sesim titriyordu. Korkuyorum. Stacy'nin yüzünde pis bir gülümseme oldu. Ardından sadece bir mermi sesi duydum. Kalbimden vuruldum... vücudum yavaşladı. Kanatlarım durdu. Yavaşça düşmeye başladım. Gözlerim kararıyordu. Bu kadar mıydı... anne... baba...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lordların Efendisi
FantasyDreemur, geçmişinden kaçamazsın. "Peki geleceğimden kaçabilir miyim?" 1. kitap bu kitap gerçek hayattan bağlantısız olarak yazılmış tamamen kurgu bir kitaptır (word 24 ölçekte aşağı yukarı 800 sayfa)