3.Kısım Bölüm 2- Temizlik

10 1 0
                                    



Her yer toz ve duman içindeydi. Patlama beklediğimden erken oldu, seyreltilmiş mana olsa gerek. Keşke kazıklandığımı bilseydim. Belim beni öldürüyor. Masadan sürünerek uzaklaştım. "ELLERİNİ KALDIR" kafamı kaldırdım... etrafım su elementalleri tarafından sarılmıştı. Bana silah tutuyorlardı. "Sakin olun sizin tarafınızdayım mankafalar." "KAPA ÇENENİ VE ELİNİ KALDIR!" "Sakin olur musu-" kafamın yanına ateş etti. Beni korkutmaya mı çalışıyor? Bu mankafalara hakkettiğini versem mi? "DREEMUR!" sese doğru baktım. Vanessa'yı çoktan yakalayıp diz çöktürmüşler. Vanessa'ya bakınca kafasıyla solunu işaret etti. Soluna baktım... oh... oh... yıkık bir çadırın önünde su prensesi Atina şaşkınlık ve öfkeyle karışık bir şekilde bana bakıyordu. Kraliyet çadırına mı çakılmışım. Prenses yanıma yaklaştı. Her tarafı korumalar sardığı için olabildiğince yakınıma geldi. "Açıkla... HEMEN!" ah... hiç yoktan açıklama yapacak fırsatım var demek? "Vanessa rozeti ver." Vanessa etrafındakilerin silahları indirmesini bekledi. Silahlarını indirdikten sonra cebinden rozeti çıkarıp bana fırlattı. Havada yakaladım. Prenses ne yapmaya çalıştığımı hala anlamamış bir şekilde açık vermeden temkinli bir şekilde bana bakıyordu. Rozeti ona uzattım. "Bu rozeti size hediye ediyorum majesteleri." Rozete baktı... ardından panikleyerek elimden hızlıca aldı. "Bu... bu..." "generalin rozeti. Evet emirlere itaatsizlik ettim ama karşılığında büyük bir sorundan kurtuldum." "İnanılmaz... ayağa kalk. Seni babama götürüyorum." Ayağa kalkmaya çalıştım... ayaklarım... hissetmiyorum. Biraz ileri süründüm. Prenses birden bağırdı "HEKİM NEREDE! ACİL BURAYA GÖNDERİN!" yaralı mı var? "Bir sorun mu var?" bana şaşırmış bir şekilde baktı. Vanessa arkadan seslendi "Dreemur yarın yok" ne. Sırt üstü dönüm ayaklarıma baktım... belimden aşağısı kayıp. AH! ACIYI HİSSETMEYE BAŞLADIM! AAAH!

"Dreemur bir daha patlayıcılarla uğraşmayacağına söz ver." "Hadi ama! Evet, vücudumun yarısı yanlışlıkla havaya uçmuş ve organlarım her yere saçıldı. Ama önemli değil! İstediğim gibi iyileşebiliyorum biliyorsun." "İyileşmen demek ölemeyeceğin anlamına gelmez... çoğu zaman için. Dediğim gibi çok riskli bir iş. Üstelik sen artık Orangeclock şerifi değilsin." "Yüzüme vurma şunu..." kapı açıldı ve içeri korumalarıyla birlikte heybetli bir adam hastane odama geldi. "Bay Dreemur sanıyorum." "Kusuruma bakmayın eğilemiyorum." "Duydum... fakat şöyle bir söylenti de kulağıma çalındı; iyileşeceğinizi mi söylüyordunuz?" "2 gün sonra savaş alanına geri dönebilirim." Şaşırdı "Yani gerçek. Nasıl olduğunu anlatabilir misiniz?" "Sır." "Sır mı?" "Büyük bir sır." İç çekti. "Ben de her kral gibi ölümsüzlüğü bulmak istiyorum Dreemur. Anladın mı? Diğer çoğu bilindik kral aşağı yukarı ölümsüz! Purpleskull klanının soylu kanı var. Ateş krallığındaki çoğu kişi küllerinden doğuyor." "Su elementalleri reankarne olmuyor muydu?" "O şey ölümsüzlükten çok lanet. Bir an dünya avcunun içinde iken ertesi gün köle olarak doğabilirsin." Vanessa kulağıma eğildi "Bu adam kim?" "Tanımıyor musun? Karşındaki adam su kralı Zeus." Vanessa hızlıca sandalyesinden ayağa kalkıp hafifçe eğildi. "Sorun değil kızım. Redhood klanı zamanında bize de yardım etmişti. Size boyun eğdirmek... etik olmaz." Kral bana döndü. "Cidden hiç yardım edemez misin?" "Kusura bakmayın kralım ama söyleyeceğim her şey benim zararıma. İş birliği yaptığım tek krallıkla aramın açılması pek hoş olmazdı." Gözlerini kıstı "Fazla rahat konuşuyorsun." "O halde size şunu söyleyeyim Su Kralı Zeus, sizin lanet dediğiniz şeyden daha beter lanetler var." "Görmüş geçirmiş birisi gibi konuşuyorsun. Buna saygı duyarım." "Peki... şimdi gerçekten ne istediğine gelelim. Sonuçta bir kral paralı bir askerin ayağına kadar bir söylenti yüzünden gelmez değil mi?" kral geriledi. Ardından güldü. "Şimdi de beni korkutacak şekilde konuşuyorsun, Cesur savaşçı. Evet, sana bir görev vermek için geldim. Seni zaten yakında dağılacak olan Bluestar savunma cephesinden sizi Üst Teğmen rütbesi ile şereflendirerek nehir cephesine tayin ediyorum. Orada eline silah almamış bir gurup asker var. Sizin gibi Generali tek başına öldürdüğünü iddia eden bir asker onlara güzel eğitmen olacaktır." "Yani benden askeri eğitim vermemi istiyorsunuz." "İstemiyorum, emrediyorum!"

Lordların EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin