Bölüm 17-Beklenmedik Yolculuk

22 3 0
                                    


Güneş açık olan pencereden tam gözüme girerek beni uyandırdığı bir başka gündeyim sanırım. Gözlerimi açıp ayağa kalktım. Anılarım biraz bulanıktı ama az buz ne gördüğümü hatırlıyorum. Tekrardan o garip rüyalardan gördüm. Sanırım özüm benim zihnim ile birleşmeye çalışıyor. En son iki sene önce Tricky ile savaşır iken böyle bir... Düş görmüştüm. Fakat o zaman ani bir güçlenme yaşamıştım. Aklıma geldi de belki yeni güçler kazanmışımdır. "uyandın sanıyorum?" pencereden gelen bir sesti bu. Pencereye bakınca ilginç olan maskeliyi gördüm. "Burada ne işin var." "öyle düşmanca davranmasan daha iyi olur bence." "soruma cevap versen daha iyi olur bence." "Acil eve dönmelisin. Bunu sana mahkemede söyleyecektim ama Zeon seni her nedense bayılttı" "Zeon mu bayılttı? Ben bunun kendi zihinsel bir sorunum olduğunu sanmıştım." "Zihinsel sorununu tetikledi. Sanırım senin için de en iyisinin bu olacağını düşündü." "neden eve dönmeliyim ki?" "bu... Kendi görmen gereken bir şey bence." "hiç yardımcı olmuyorsun." Biraz öffledi, canı sıkkın gibiydi. "Savaşı sen temsil ediyorsun Dreemur. O yüzden güçlü kal." Ayağa kalkıp yanıma geldi. Elime bir şey tutuşturdu. "Bu şey seni tanrılardan az da olsa yanında bulundurduğun sürece korur." Elimdeki şeye baktım. Bu... Bir maske! Üstelik benim özümün yüzü var! "bunları sadece koruyuculara verdiğinizi sanıyordum." "bunu sana aslında eğitim verdikten sonra vermeyi planlıyorduk... Tabi bazı olaylar yaşanmasaydı." "bazı olaylar?" "soru sormayı kes ve yola koyul!" "bir araba hazırlatmam yarım gün sürecek zaten gidene kadar yarın olur." "Purpleskull'ı buna karıştırmamalısın Dreemur. Kendi başına gitmelisin." "iyi de yolu bilmiyorum ki. Üstelik neden karıştırmamalıyım?" "Sana soru sorma dedim." Biraz sessizleşti. Düşünüyor sanırsam. "tamam, ben seni götüreceğim." "Redhood klanının yerini nereden biliyorsun ki?" "zamanında elçilik yapmıştım. Neyse ne! Hazırlan ve dışarı çık kalenin önünde bekliyorum" bunları derken pencereye tırmanmıştı. Ardından başka bir şey sormama izin vermeden atladı. Eşyalarımı almam gerek ha? Hızlıca takımımı giyiverdim. Üzerine de kırmızı paltoyu giydim. Yatağımın altına sakladığım İsabella'nın benim için yaptığı hançerleri kutusundan çıkardım ve yatağın üzerine koydum. Herhalde silahlara ihtiyacım olacaktır. Dolabımdan savaş kemerimi çıkardım. Ceketimin altına görünmeyecek şekilde sakladım. Hançerleri kemerime koydum. Her ne kadar bunları kullanmayı tam olarak bilmesem de bundan başka bir tek Tricky'nin bana verdiği şu defolu çubuk kılıcı (ona şu an böyle diyorum çünkü bir isim verilemeyecek kadar garip) vardı. Ne olur ne olmaz onu da yanıma aldım. Silahlarımı tam takınırken kapı açıldı. "bir şey ister misiniz efendim?" hizmetçi mi? Kapıya bakınca Tricky'nin bana sırıttığını gördüm. "Hizmetçi rolüne girmişsin bakıyorum." Yatakta tam karşıma oturdu. Ardından da kravatımı bağlamaya başladı. "inan bana sırf azıcık güzel ve de hizmetçi diye erkekleri peşinden sürükleyen çok kadın gördüm." "sen de bizzat kendi efendini peşinden sürüklemeye çalışıyorsun ha?" "önlem alıyorum tek göz." "merak etme zaten başımı ağrıtan şu cazibe kokun var." Ufak bir gülümseme yüzünde anlık belirip yok oldu. "Bir yere mi gidiyorsun?" "şu ilginç deyip duran maskeli var ya." "mor çizgileri olan mı?" "evet, kendisi acilen eve dönmem gerektiğini söyledi." Biraz bıkkın bir şekilde bana baktı. "Daha eğitimin bitmeden gidiyorsun yani." "Daha öğreneceğim şeyler için bir iki sene durmam gerekir. Eğitimimi yarıda bırakmak da istemiyorum. Eğer mümkünse döneceğim." Ayağa kalktı. Ve kapıya yöneldi. "gelemeyeceksen mektup yaz ki boşa beklemeyim." Sonra arkasını dönüp bir gülümseme ile "efendim..." kapıdan çıkar iken "araba hazırlıyım mı?" "Hayır, sizi bulaştırmamam gerekmiş." Kapıyı tepki vermeden kapadı. Masamın üstünden babamın verdiği kitabı aldım. Sonra onu geçen yırtılan ama atmayı unuttuğum ceketimi serip üzerine koydum. Ardından dolabımda ve çekmecemde duran birkaç şeyi aldım; mutfaktan aşırdığım bir elma, bir bıçak niyetine etrafına bez sardığım cam parçası, neredeyse bitmek üzere olan bir çakmak ve 13 gümüş, 7 bakır para. Bunları da kitapla birlikte ceketin üzerine koydum. Ardından ceketin uçlarını bağlayıp bir bohça yaptım. Sonra bohçayı da alıp kapıya yöneldim. Ah! Neredeyse unutuyordum. Masamdan hızlıca çizgileri takip edip çıkıntıyı buldum ve oraya bastım. Aşağı madalyonum ve yaklaşık bir altına tekabül eden bir para ile aldığım yıkayınca vücuttan çıkmayan bir mürekkep şişesi düştü. İkisini de alıp cebime koydum. Maskeyi de yüzümü örtmeyecek şekilde kafamın yanına yerleştirdim. Fazla göze çarpmasın diye de kapüşonumu örttüm. Ardından hızlı adımlarla kalenin çıkışına gitmeye başladım.

Lordların EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin