13- MAÇ

707 40 0
                                    

5 GÜN SONRA

Gözlerimi, kulağımı dolduran kuşların cıvıl cıvıl sesiyle açmayı çok isterdim ancak şuan duyduğum tek şey Cihangir'in "Afra hala uyuyor musun?" sorusuydu.

Biraz vücudumu esnettikten sonra kalktım yataktan. "Hayır Cihangir. Sayende uyku falan kalmadı."

Ben yukarıda o aşağıda birbirimize laf yetiştiriyorduk.

"Sen onca yıl nasıl erken kalkıp okula gittin merak ediyorum doğrusu."

Yatağımı toplayıp merdivenlerden aşağı doğru indim. "Alarm denen bir şey var sonuçta. Senin sesinden çok daha iyi bir tercih."

Aynada üzerini düzeltiyordu. Verdiğim cevaba karşılık aynadan, yüzüne ufak bir gülümseme yerleştiğini gördüm.

"Emin misin? Her sabah bu yakışıklı adamın seslenişiyle uyanıyorsun. Daha ne olsun?"

Kaşlarım çatıldı. "Hangi yakışıklı adam?"

Birden arkasımı dönüp bana doğru adımladı. Yüzünde ciddi bir ifade vardı. "İnanamıyorum. Yoksa düşündüğüm şey mi?"

Ne diyordu? Anlamıştım. Ben cevap veremeden tekrar konuştu. "Hazırlan bugün doktora gidelim."

Ne oluyordu cidden? "Cihangir ne diyorsun sen?"

"Ee bu karizmayı göremediğine göre kesinlikle gözlerinde bir sorun olmalı. Astigmat mı yoksa?"

Yok artık. Yine kendine bir pay bulmuştu. Sabah sabah nasıl bu kadar enerjik olabiliyordu?

Ellerimi göğsümde bağladım. "Hiç komedi programı sunmayı düşündün mü acaba? Boşa gitmesin bu espiriler."

Omzunu silkti. "Neden boşa gitsin? Amacım insanları değil, sadece seni güldürmek. Doğru yoldayım bence."

Yalan yok bu sözleriyle aklım çelinmiyor değildi. Neden bana böyle iltifatlar ediyordu ki?

"Sence gülümser gibi bir halim mi var?"

"O da olur yakında." Deyip göz kırptı. Ve odadan çıktı.

Arkasından kapıya bakakalmıştım. Derince bir nefes verdim. Cihangir benim dengemi altüst ediyordu. Ne kadar soğuk davransamda, ters gitsemde neşesinden hiçbir şey kaybetmiyordu.

Bu durumda benim işimi zorlaştırıyordu. Bu şekilde boşanmayı aklına sokmam imkansız gibi bir şeydi.

Daha fazla ayakta dikilmeyi bırakıp hazırlanmaya başladım.

Günümüz herzaman ki gibi ilerlerken Erda ile çardakta sohbet ediyorduk. 2 gün önce gelmişlerdi. Evimizden de alabildiği kadar eşyalarımızı almıştı.

Kıyafet falan sorun değildi zaten. Burada çok vardı. Ama ailelerimizle olan bir kaç fotoğrafın elimizde olması duygusal olarak bana güç veriyordu.

"Akşam kaçta gidilecekmiş haberin var mı Afra?"

Bugün Sıla'nın kınasına gidiyorduk ama Hümeyra Hanım saat ile ilgili bir şey söylememişti.

"Bilmiyorum valla. Sorarız birazdan."

Düşünceli bir hali vardı. "Aslında ben gelsem mi pek emin değilim. Yani ne sıfatla gideceğim ki?"

"Erda saçmalama lütfen. Beraberce gidip geleceğiz işte. Ben varsam sende varsın demektir. Nokta."

O sırada bahçeye çıkan Hümeyra Hanım takıldı gözüme. Erda arkası dönük olduğu için göremiyordu.

HAYATIMIN GERÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin