"Ne yapıyorsun Afra? Neden bakmıyorsun önüne?" İlk defa bu kadar yüksek sesle konuşuyordu. Serhat'ın unuttuğu dosyalardan dolayı bile bu kadar yükseltmemişti sesini. Bakışları resmen ateş saçıyordu.
Yumuşak bir tonda cevap vermeye çalıştım. "Yanlışlıkla..."
Sözümü aniden kesti. "Öyle ya da böyle. Bu bilgisayarda benim bütün işlerim. Ve daha son yaptığım dosyaları kaydetmemiştim. Çöp oldu hepsi." Sesi deminkine göre daha alçaktı. Yine de tanıdığım Cihangir için yüksek bir tondaydı.
Aniden bilgisayarı toplamaya başladı. Bu kadar sinirlenmesine şaşırmamıştım aslında. Çünkü iş deyince Cihangir için akan sular duruyordu. Benim şaşırdığım şey onu ilk defa bu kadar öfkeli görmemdi.
Bilgisayar çantasını alıp kapıya doğru adımladı. '' Tamir ettirmeye götürüyorum. Dua edelim de dosyaları kurtarabilsin.'' Artık normal tonlamada konuşuyordu.
Saat akşam 8'i geçmişti bile. ''İyide bu saatte açık bir yer bulabilecek misin?''
Omzunu silkti. ''Ne yapabilirim? Bir şekilde halletmem lazım. Tanıdık bir kaç yer var, onları ararım.''
Kafamı salladım sadece. Kapıdan çıkacakken durdu. ''Beni bekleme sen uyu.'' Bir iki saniye sonra kaşlarını çatıp tekrar konuştu. ''Gerçi beklemezsin zaten.''
Ortamda sessizlik hakimdi. Herhalde beklemeyecektim. Neden öyle bir şey yapayım ki? Benim ona olan tavrımın oldukça farkındaydı.
Kısa bir bakışmanın ardından kapıdan çıktı. Kendimi çok suçlu hissediyordum ki öyleydim de zaten. Doğru dürüst özür bile dileyememiştim. Ani bir kararla odadan çıktığımda Cihangir merdivenlerden iniyordu.
''Özür dilerim.'' dedim merdivenin başına ilerlerken. Gözlerimiz buluştuğunda kafasını salladı yavaşça. ''Tamam. Önemli değil.''
O giderken ben de tekrar çalışma odasına girdim. Çayı dökmeme sebep olan fotoğrafları aldım elime. Düğün günü sanki kendimde bile değildim. Bu fotoğraflardan haberim yoktu. Nikah masasında otururken, düğüne giriş yaparken falan bir kaç pozdu sadece. Ellerimle diğer fotoğraflara baktım. Erda'yı gördüğümde diğerlerini bıraktım. Cihangir'in yerine oturmuş benimle konuşuyordu.
Zaten çok kısa bir süre ön bahçedeydik. Kadınlar arka bahçede kendilerine has oyunlarıyla oynamayı tercih etmişlerdi. Ön tarafta da erkekler vardı. Yemekler yendikten sonra ayrılmıştı iki tarafta. Bu pozda o kısa zaman içinde çekilmişti.
Fotoğrafla beraber kendi odamıza geçtim. Kaldığım üst katta duvara monteli, bir kaç raflı, beyaz kitaplık vardı. Oradaki kitaplardan birinin içine koydum fotoğrafı. Canım arkadaşım. Cidden başımıza gelen onca olaya rağmen beni hiç yalnız bırakmamıştı. O test sonucu hiçbir şey değiştirmemişti.
Bana kalırsa gerçek dost insanın en büyük hazinelerindendi. Rabbime şükürler olsun ki bana böyle güzel bir lütufta bulunmuştu.
🌼🌼🌼🌼🌼
Saat gecenin kaçıydı? Kolumda ki dürtülmeler yüzünden uyanmıştım. "Afra."
Cihangir'in sesi değil miydi o? Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama pek kolay değildi.
Tekrar kolumdan dürtmeye başladı. "Hadi kalksana."
Bu sefer gözümü açmayı başarmıştım. Görüntüm netleşmişti artık. İyi de bu saatte ne işi vardı Cihangir'in? Yoksa birine bir şey mi olmuştu?
Hızla yattığım yerden doğruldum. "Ne oluyor ya?" Hala uyku mahmurluğu vardı üzerimde.
"Seninle konuşmam lazım." Parmak uçlarımla sağ gözümü ovaladım. "Cihangir önemli değilse yarın konuş. Şuan konuşsanda anlamam zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN GERÇEĞİ
Teen Fiction"Açık konuşacağım Cihangir. Başıma gelenleri ve buraya nasıl getirildiğimizi biliyorsun. Senin de benimle evlenmek istemediğini düşünüyorum. Bu yüzden eğer babana hayır dersen ikimizde kurtuluruz." Arkasına yaslandı. "Seninle evlenmek istemediğimi n...