3 gündür bulutların üzerindeydim sanki. Her şey o kadar toz pembe, o kadar güzeldi ki... İnsan mutluluğu bu kadar geç yakaladıktan sonra kaybetmekten daha çok korkuyordu. Evet hem çok mutluydum hemde içimde bir yerlerde korkuyordum. Her zaman kuruntulu bir insan olmuştum. O yüzden içimdeki bu hissi de ona veriyordum. Çünkü bu güzel günlerimi doyasıya yaşamak istiyordum. Tabi ikimizinde kafası yüzde yüz rahat değildi ama geçtiğimiz şu günlerde bütün olumsuzlukları bir kenara bırakmıştık.Cihangir ile film izliyor,birbirimiz hakkında konuşuyor veya yemek yiyorduk. Günlük rutinimde yaptığım işler onunla birlikteyken çok daha keyifli oluyordu. Aşk galiba böyle bir şeydi! Onun yanında her zaman mutluydum.
Beni düşüncelerimden ayıran kapı zilinin sesi olmuştu. Saat kaçtı ki? Ben daha yeni uyanmıştım. Yani çok geç olmaması gerekiyordu.
Komidinin üstünde duran telefonumu alıp hızlıca saate baktığımda 11'e geldiğini görmemle ufak bir şok geçirdim. Yataktan kalkıp kapıya koştum. Gelen büyük ihtimalle Cihangir'di.
Zili ikinci kez çalarken kapıyı açtım.
''Günaydın güzellik.''
Cidden bu halimde bile mi? Yüzüme hafif bir tebessüm yayılırken ''Günaydın.'' dedim.
'' Benimde günüm yaklaşık 3 saniye önce aydı.''
Beraber içeir geçerken ''Çokta romantiğiz.'' dedim.
Cihangir koltuklardan birine oturup ellerini iki yana açtı. ''Olmadığım bir zamanı gördün mü?''
''Evet, işte tam oldu! Fazlaca öz güven ve romantizm. İşte karşınızda Cihangir Ersoy.''
''Ve onun hayatına anlam katan Afra Ersoy.''
Gülümseyerek yanına gidip başımı göğsüne yasladım. Kulağımda kalbinin atış sesi duyulurken zaman tam şuan da dursa hiç itiraz etmezdim.
''Kahvaltı yapalım mı?''
Sorusuna olumlu anlamda kafamı sallayarak cevap verdim.
Beraber mutfağa giderken o benden hızlı davranıp buzdolabını açtı ve malzemeleri çıkarmaya başladı.
''Bugün bendensiniz hanımefendi.''
Kaşlarım havaya kalkarken ''Sen mi hazırlayacaksın?'' dedim. Evet şaşırmıştım. Çünkü bu güne kadar yemek yemek dışında mutfakla pek ilgilendiğini görmemiştim.
''Canım trigonometri mi çözeceğiz? Kahvaltı sadece.''
Sandalyelerden birine otururken ''Sözelciyiz galiba?'' dedim.
''Eşit ağırlık ama sözel kısmım daha iyi diyebiliriz.''
''Bu aşk sözcüklerinin nedeni bu olsa gerek. Kelimelerle aran çok iyi.''
Gülümseyerek cevap verdi. '' Sana özel karıcığım.''
Cihangir omlet yaparken bende sofradaki eksiklikleri hallediyordum. Birkaç dakika sonra her şey hazırdı. Oturup sevdiğim adamın hazırladığı kahvaltıyı doyasıya yedim. Beklediğimden iyi iş çıkarmıştı bu arada. Bunu da öğrendiğim iyi olmuştu.
Kahvaltıdan sonra çaylarımızı alıp salona geçmiştik. Ben yine başımı göğsüne yaslamış bu anın tadını çıkarırken Cihangir'de saçlarımla oynuyordu.
'Gönül sabır ile harman olmadan, nasip ile buluşmazmış.' demiş Cahit Zarifoğlu. Ben çok sabretmiştim. Hayatımdaki her şeye vardır bir hayır diyerek yaklaşmıştım. Evet yenik düştüğüm zamanlarımda olmuştu. Ama ümidimi asla kaybetmemiştim. Hiçbir zaman. Allah'tan ümit kesilmezdi. Rabbim bizi görüyor ve her halimizden haberi vardı. O yüzden karanlık zamanların elbet bir gün son bulacağına inanmıştım hep. Ve her şeyin sonunda ben sevdiğim adamla beraberdim. Hiçbir hesap,kitap olmadan sadece yaşıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN GERÇEĞİ
Teen Fiction"Açık konuşacağım Cihangir. Başıma gelenleri ve buraya nasıl getirildiğimizi biliyorsun. Senin de benimle evlenmek istemediğini düşünüyorum. Bu yüzden eğer babana hayır dersen ikimizde kurtuluruz." Arkasına yaslandı. "Seninle evlenmek istemediğimi n...