Hastanede işler tıkırındaydı. Buranın ortamına da çalışma arkadaşlarıma da alışmıştım. Sabahtan beri hastalarımın ardı arkası kesilmemişti ve ara sıra yoklayan mide bulantım da günümü kolaylaştırmamıştı. Öğle arasında telefonumu elime anca almıştım. Bahçede otururken direkt Erda'nın ismini tuşladım. İki üç çalıştan sonra açmıştı.
"Alo. Ne yapıyorsun güzelim?""İyiyim canım bildiğin gibi. Bende az önce dedem olacak adamla konuştum."
Heyecanla konuşmaya başladım. "Nasıl ya? Bu kadar erken mi?"
"Konuştum derken bugün staj çıkışımda görüşebileceğimizi söyledim."
"Siz nasıl haberleştiniz ki?"
"Numaramı bulmuş bir yerden. Arayıp duruyordu en sonunda açtım bende."
"İyi bakalım. Gelmemi istersen gelebilirim."
"Gerek yok kuzum. Ben halledeceğim merak etme sen."
Etrafıma kısa bir bakış attıktan sonra "Eee Sinan' la ne yaptınız? Sabah seni bırakırken bir şey söyledi mi?" dedim.
"Söyledi söylemez mi? Dikkat et, bir şey olursa beni haberdar et falan filan. Klasik Sinan işte."
Gülümsedim. "Hmmm. Manevi kardeşini koruyor ne yapsın çocuk?"
Sinirlendirmek için bilerek söylemiştim. "Afra! Bence dalga geçmek için pek de uygun bir zaman değil. Ne dersin benim canım kuzenim?"
"Tamam tamam. Ortam yumşasın diye söyledim. Sesindeki gerginliği iliklerime kadar hissediyorum çünkü."
"Erda Hanım buraya bakar mısınız?"
Arkadan başka bir ses konuşmamıza dahil olduğunda Erda kapatmak zorunda kalmıştı. Kolumdaki saate baktığımda 12 buçuğu gösteriyordu. Akşama kadar nasıl bekliyecektim ben?
Gün sonunda Cihangir beni almaya gelmişti. Birlikte eve geçtiğimizde önce Erda'nın odasına uğradım ama o hala yoktu. Bu iş nasıl sonuçlanacaktı bilmiyorum ama en hayırlısı olması için içimden dua edip duruyordum.
Üstümü çıkarıp daha rahat bir şeyler giydim. Ayna da saçlarımı tararken arkamda sevdiğim adamın yüzü belirdi. Yüzünü saçlarıma yaklaştırırken ellerini karnımda birleştirip sıkıca sarıldı.
"Senin bu kokunu bir şişeye koyup özledikçe koklamak gibi bir şansım yok mu benim? "
Hafifçe tebessüm ettim. "Bilmem. Ama çok istersen başarabilirsin bence. "
"Yaa demek öyle! " deyip ellerini daha çok sıktı.
Ufak bir çığlığın ardından "Cihangir dur!" diye uyardım ama nafileydi. Birbirimize yapışmıştık resmen.
Elleri biraz gevşedikten sonra "Zayıfladın mı sen? " diye sordu.
Kendimde öyle bir değişim hissetmemiştim aslında. "Hayır. Neden ki"
Omzunu silkti. "Bilmem. Öyle geldi bir an."
Hala birbirimize sarılı bir şekilde dururken başımı omzuna yasladım. "Midem kötü birkaç gündür. Ondan olabilir belki de.''
Kaşları çatılmıştı. ''Neden, ne oldu ki? Hastalandın mı yoksa güzelim?''
Elini hızlı bir şekilde alnıma koydu. ''Ateşin yok gerçi.''
Kendi kendine söylemişti sanki.Elini indirip tekrar karnımda duran diğer elinin üzerine koydum. ''Biraz sakin olur musun? Herkesin midesi bulanabilir. Malum kolay günler geçirmiyoruz. Aklım Erda'da. Stres yapınca da mideme vuruyor benim. Endişelenecek bir şey yok yani.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN GERÇEĞİ
Teen Fiction"Açık konuşacağım Cihangir. Başıma gelenleri ve buraya nasıl getirildiğimizi biliyorsun. Senin de benimle evlenmek istemediğini düşünüyorum. Bu yüzden eğer babana hayır dersen ikimizde kurtuluruz." Arkasına yaslandı. "Seninle evlenmek istemediğimi n...