Uzuuun bir aradan sonra tekrardan merhaba arkadaşlar. Güzel yorumlarınızı ve votelerinizle yazmamada bana destek olabilirsiniz. İyi okumalar! 🌼
Rüya gibi geçen bir haftanın sonunda Antep'e geri dönmüştük. Her ne kadar bana çok hızlı geçmiş gibi gelse de şöyle bir düşününce çok şey sığdırmıştık bu bir haftaya.
Sıkıntı, dert tasa olmadan ruhsal ve bedensel şarj olup geri gelmiştik. Bu tatilde kesin anladığım tek bir şey vardı ki onu gerçekten seviyordum. Safça, tertemiz bir şekilde. Tam anlamıyla diğer yarımdı. Ve bundan sonra önümüze çıkan engellerde karşısında olmak yerine yanında olmaya kendime söz vermiştim.
Biliyorum, hikayemizin başlangıcı olağan dışıydı. Ama sonununda öyle olmasına gerek yoktu değil mi?
Yanımda düşüncelerimden habersiz yemek yerken bir taraftan da mutlu bir şekilde masadakilerle sohbet eden eşime baktım. Ona bakmam gülümsemem için yeterli bir sebepti. Tebessümümün ardından içimden bir söz daha verdim kendime.
'Mutlu olması için elimden geleni yapacaktım. Çünkü o benim için fazlasıyla yapmıştı.Tabağımdaki etleri bir oyana bir buyana itip dururken salonun kapısında hiç beklemediğim bir isim göründü.
''Afiyet olsun herkese.'' Hafif ağlamaklı sesiyle bütün dikkatleri üzerine toplamıştı Sıla.
Bu saatte burda ne işi vardı acaba? İstemsizce gözlerim Cihangir'e kaydığında onunda odak noktasında Sıla vardı.
Akif Bey hızlıca ayaklandı. ''Kızım hayrolsun? Bir şey mi oldu? Haberimiz yoktu geleceğinden.''
Hümeyra Hanım mutfağa seslendi. ''Dilara, Sıla'ya tabak getirin kızım.''
Mihriban Babaanne endişeli bir şekilde ''Torunum geç otur şöyle. Anlat ne oldu?''
Masadaki yerine geçtikten sonra sonunda açıklama yapmaya başlamıştı. ''İlker ile tartıştık biraz. Annemin yanına gitmek istemedim, oranın adresini biliyor çünkü. Biraz uzak kalmak istiyorum.''
Hepimize kısa bir bakış attıktan sonra başını aşağı indirdi ve utangaç bir tavırla ''Böyle de emrivaki oldu ama...'' dedi.
Akif Bey hemen sözünü kesti. ''Olsun kızım yabancı mıyız? Öz amcanın evine gelirken izin mi alacaksın birde? Ama annene ve eşine iyi olduğunu söyle. Akılları kalmasın.''
''Söyleyeceğim amca merak etme. Çok teşekkürler.''
''Ne demek kızım. Hadi yemeğe başla sende.''
Ne olduğunu neden bu kadar merak ediyordum? Önceden insanların özel hayatlarıyla gram ilgilenmezken bu merakım beni şaşırtmıştı. Kimse de bir şey sormuyordu. Hiç mi merak etmiyorlardı Allah aşkına?
Bir kaç dakika sonra beni düşüncelerimden kurtaran soruyu Sinan sormuştu.
''Kötü bir şey yok değil mi Sıla? Eğer öyle bir durum varsa haberimiz olsun.''
Olumsuz anlamda iki yana salladı kafasını. '' Bir süredir biriken şeylerin patlaması diyelim. Başka bir şey yok. Merak etmeyin.''
Acaba belli bir süre sonra bizde böyle olur muyduk? Bu düşünce beni oldukça korkutmuştu. Ama şu zamana kadar ettiğimiz kavgaları düşündüğümde en azından 1 yıllık tartışma kotamızı doldurduğumuzu düşünüyordum. Tabi bu sadece benim fikrimdi. 1 dakika sonrasında neler olacağını bilemediğimiz için peşin hüküm vermek pek doğru sayılmazdı.
Sıla'nın gelmesinden rahatsız olmuş muydum? Evet. Fazlasıyla. Her şey geçmişte kalmış olsa da (ki geçmişte kalmış olan büyük bir şey de yoktu) yine de içimdeki bu hissi bastıramıyordum. Ailelerin ortaya attığı bir fikir yüzünden sadece 1 kere yemek yemişlerdi. Cihangir'den yana bir sıkıntım yoktu zaten. Tek sorunum Sıla'ydı. İlk zamanlarda bana nasıl davrandığı ortadaydı sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN GERÇEĞİ
Teen Fiction"Açık konuşacağım Cihangir. Başıma gelenleri ve buraya nasıl getirildiğimizi biliyorsun. Senin de benimle evlenmek istemediğini düşünüyorum. Bu yüzden eğer babana hayır dersen ikimizde kurtuluruz." Arkasına yaslandı. "Seninle evlenmek istemediğimi n...