1-BAŞLANGIÇ

3.3K 74 31
                                    

Rüzgar hafifçe eserken gözlerimi kapatıp havayı içime çektim. Elimin altında ki toprağı olabildiğince sıktım.

"Anne, baba özlediniz mi beni?"
Cevap alamayacağımı bildiğim halde soruyordum.

Gülümsedim. "Ben özledim. Hemde çok." Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Bana kızmadınız değil mi? Gelmeyi çok istedim. Ama bir türlü gelemedim."

Sol gözümden düşen yaşı elimin tersiyle sildim. "Çok istedim anne gerçekten çok istedim."

Hıçkırıklarımın arasından devam ettim. "Neler yaşadıklarımı, başıma nelerin geldiğini bir bilseniz. O zaman bana hak verirdiniz. Sizi yalnız bıraktığım için lütfen affedin beni,bizi."

Elimin üstüne bir el kapandı. Sahibini biliyordum. Erda. Benim canım, dostum, her zaman yanımda olan kuzenim.
Gülümsedim. Hatta süt kardeşim.

Sıkıca sarıldık birbirimize mezarlıkların arasında. Onca olan şeyden sonra biz hala bizdik. Hala beraber ve hala sımsıkı bir şekilde birbirimize tutunuyorduk.

2 Sene Önce

Tarihler 28 Haziran 2008'i gösteriyordu. Ben beslenme ve diyetitik bölümünden mezun olmuştum ve artık kendime tam anlamıyla bir diyetisyen diyebilirdim. Bilemiyorum belki de bunun için biraz daha zamanım vardı ama ben çoktan havalara girmiştim bile.

"Afra hazır mısın kızım?"
"Hazırım baba!"Son bir kez ayna da şalımı düzelttim ve koşarak çantamı alıp odamdan çıktım.

Bugün ailecek yemeğe gidiyorduk. Ailece derken teyzemler de geliyordu. Her zaman onlarla çok yakın olmuşuzdur. Bu durum annemle teyzemin tek kardeş olmaları ve büyük ihtimal başka akrabamız olmadığından kaynaklanıyordu.

Evet babamın ailesinden kimse hayatta değildi. Aynı şey Yılmaz Eştem için de geçerliydi.

Ve tabiki bu yakınlığımızdaki en büyük etkenlerden birisi kardeş gibi büyüdüğüm kuzenim Erda'ydı.

İkimiz de çok büyük, kalabalık bir ailemiz olsun istiyorduk aslında ama annem ve teyzem tek çocukla yetinmişlerdi.

Bizi birbirimize çok benzetirlerdi. İkimizde açık tenliydik. O ela, bense yeşil gözlüydüm. Erda'ya oranla kaşlarım daha inceydi. Yine de simalarımızın benzediğini söylerlerdi.

Düşüncelerimi ardımda bırakıp annemin yanına gittiğimde ayakkabısını giyiyordu. Babam çoktan gitmişti bile arabaya.

"Bana bak kızım dikkat edin. Arkamızdan da ayrılmayın sakın."

Benim cevap vermeme gerek kalmadan Erda'nın sesi duyuldu.

"Teyzoş yolların ustasıyım gözlerinin hastasıyım. Merak etme ya ben arabayı gayet iyi sürüyorum."

Gerçekten doğru söylüyordu. Hem arabayı iyi sürüyordu hem de Bursa'nın yollarını iyi biliyordu Erda. Evet bu arada Bursa'da yaşıyorduk.

Annem omzuna hafifçe vurduğunda üçümüz de gülümsedik. Evet bugün hem benim mezuniyetim için hemde Erda sonunda ehliyetini aldığı için yemeğe çıkıyorduk.

Sonunda diyorum çünkü uzun süredir araba kullanmasını bildiği halde ehliyetin üstüne çok düşmemişti. Neyse ki geçtiğimiz günlerde onu da halletmiştik.

İkimiz de 23 yaşındaydık. Ben 19 Nisan da, Erda 13 Şubat'ta doğmuştu. Onun da eczacılıkta son senesiydi.

Merdivenlerden teyzem göründü. "Kız siz daha neden bekliyorsunuz? Adamlar ağaç oldu aşağıda."

Anlaşılan Yılmaz Eniştem de babam gibi erken inmişti.

"Aynen kızacaklar yoksa. Erkan hiç sevmez beklemeyi. Hadi çabuk çabuk." diyerek dış kapıya resmen ittirdi annem bizi.

HAYATIMIN GERÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin