8-SİNAN

810 45 1
                                    

Her zamanki gibi bir sabah olmuştu. Kahvaltının ardından erkekler işe gitmişti. Biz de Erda'nın odasındaydık.

"Bence bu işte bir şey var. Ya da Cihangir seni görür görmez aşık oldu."

Dün ki yaşadığımız kavga sonrası onun da fikrini almak için olanları anlatmıştım.

Başımı ellerimin arasına alıp konuştum.
"İnan bana hiç bir fikrim yok. Resmen beynim durdu."

Daha sonra eski pozisyonuma döndüm." Evleneli neredeyse 1 hafta olacak ve boşanma adına yaptığım hiçbir şey yok."

Elini omzuma koydu. "Henüz çok erken. Sabredicez. Ne demişler sabrın sonu selamettir."

Kafamı sallayarak onayladım Erda'yı.

Birden kaşları çatıldı. "Bugün ayın kaçı?"

Sorusuyla beraber ben de kaşlarımı çattım. Ne alakaydı?

"15 Ağustos. Neden sordun?"

Gözlerinin yavaşça yaşlarla dolmasıyla daha da meraklanmıştım.

"48 gün olmuş." dedi fısıltıyla. Anlık bir duraksamadan sonra söylediği şey kalbimi paramparça etmişti.

Ailemizin ölümünün üstünden koca 48 gün geçmişti ve biz bunu anca farketmiştik.

Göğsümde ki el mümkünmüş gibi biraz daha sıktı kalbimi. Cidden nasıl bir evlattım ben? Nasıl unuturdum bunu? Yaşanan şeylere o kadar dalıp gitmiştim ki kendi ailemin kırkını hatırlamıyordum.

Ellerimle göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. "Üstümüze düşeni yapalım o zaman. Benim odamda Kur'an-ı Kerim vardı. Getiriyim buraya okuyalım beraber."

Erda'da beni onaylandıktan sonra hızla odaya çıktım. Zaten yeterince geciktiğimi hissediyordum. Daha fazla geç kalmamak için olabildiğince hızlı hareket ettim.

Yattığım yerde ki kitaplığa doğru gidip Kur'an-ı Kerim ve bir tane de Yasin-i Şerif alıp Erda'nın yanına gittim.

Okuyabildiğimiz kadar okuduktan sonra bol bol dua ettik. Sanki okuduğumuz her ayette yüküm hafiflemişti. İçimde ki huzur tarifsizdi.

Odadan çıkmak için ayaklandığım da Kur'an ve Yasin'i Erda'ya uzattım.

"Al, sende kalsın. Bizim oda da çok var."

Kafasını sallayıp dolabının üst rafına koydu.

Bahçeye çıktığımızda güneş tüm yakıcılığıyla tepedeydi. Çardağa geçip etrafıma bakındım. İçten içe hala ailemizin kırkını unuttuğum için kendime kızıyordum.

"Yenge?" Duyduğum sesle arkamı döndüm. Evin küçük kızı Bade'ydi. .

"Efendim canım."

Ellerini önünde birleştirip hafifçe sallanmaya başladı.

"Bende sizinle oturabilir miyim?"

Yaptığı harekete karşılık yüzümde bir tebessüm oluştu. Giydiği toz pembe, puantiyeli elbisesiyle çok tatlı olmuştu. Kesinlikle anne veya babasına benzemiyordu.

"Tabii ki oturabilirsin prenses gel bakalım." Diyerek ortamızda yer açtı Erda.

"Ne yapıyorsunuz burada?"

"Oturuyoruz. Sen ne yapıyorsun bakalım?" Dedim. Uzun saçlarıyla oynarken.

"Tek başıma oynamaktan sıkıldım. Sizinle konuşmaya geldim."

Kaşlarım kalktı. "Öyle mi? Ne konuşacaksın bakalım?"

Gülümsedi. "Bilmem." deyip ellerini ağzına kapattı.

HAYATIMIN GERÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin