Herkeze merhabalar yeni bir hikayeyle karşınızdayım.
ŞİMDİDEN SİZE İYİ OKUMALAR
MEDYA: AMY MORGANSTEN
🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀
Şu hayatta ödümü kopartan iki şey vardı. Gecenin bir yarısı uyanıp burnumun dibine kadar sokulmuş bir hayaletle karşılaşmak bunlardan ilkiydi. Pek olası görünmemesine rağmen, yine de bunu düşünmek beni çok korkuturdu. İkincisi ise kalabalık sınıfa geç girmekti.
Geç kalmaktan ölesiye nefret ediyordum.
İnsanların başlarını çevirip beni izlemelerinden nefret ediyordum ki ders başladıktan bir dakika sonra sınıfa girdiğinizde bunu hep yaparlardı.Bu sebeple haftasonu evimle fakültenin önündeki öğrenci otoparkı arasındaki mesafeyi Google'dan takıntılı bir şekilde defalarca planlanmıştım. Ayrıca Google'ın beni yanıltmadığından emin olmak için pazar günü iki defa bu yolcuğun fiilen provasını yapmıştım. Tam olarak bir kilometre dokuz yüz metreydi. Otomobille beş dakika sürüyordu. Hatta on beş dakika erken çıkmıştım ki dokuzu on geçe başlayan dersime on dakika önce varabileyim. Hesaba katmadığım nokta ise dur tabelasının ardında uzanan bir buçuk kilometrelik araç kuyruğuydu çünkü tarihi kentte ne adam gibi bir trafik lambası vardı ne de kampüste boş park yeri. Aracımı kampüsün bitişiğindeki tren istasyonuna park etmek zorunda kaldım ve parkmetre için çantamda çeyreklik ararken çok kıymetli zamanımı yitirdim.
" Mademki ülkenin diğer ucuna taşınmak konusunda ısrarlısın, bari yurtta kal. Orda yurt vardır değil mi?"
Tarihteki en dik, en zahmetli yokuşu tırmanıp da nefes nefes Robert Bryd Fen Binası' nın önünde durduğumda annemin sesi zihnimde yankılanıyordu.
Elbette yurtta kalmayı tercih etmemiştim çünkü adım gibi biliyordum ki bir noktada bizimkiler kafalarına göre çıkıp beni ziyarete gelmeye başlayacaklar, kaldığım yeri yargılamaya ve ileri geri konuşmaya başlayacaklardı. Masum insanların buna tanık olmasındansa, kendimi çatıdan atmayı yeğlerdim. Bunun yerine, alnımın teriyle kazandığım birikimlerimi yağmalayarak kampüsün yakınında iki oda bir salon bir daire kiraladım.
Bay ve Bayan Morgansten bundan hiç hoşlanmadılar.
Bu da beni son derece mutlu etti. Fakat şimdi bu küçük asice eylemimden pişmanlık duyuyordum çünkü ağustos ayının sonlarına denk gelen bu sabahın nemli sıcağından aceleyle çıkıp klimalı tuğla binaya girdiğim esnada saat dokuzu on bir geçmişti bile ve astronomi dersim ikinci kattaydı. Hem, ne demeye astronomi seçmiştim ki ben?
Belki de başka bir biyoloji dersi daha alma fikri midemi bulandırdığı içindi? Evet. Sebebi buydu.Geniş merdivenlerden yukarı koşarak çıktım ve çift kanatlı kapıları var gücümle açmamla birlikte tuğladan bir duvara güm diye çarptım.Geriye doğru sendeledim, kollarım kafası güzel bir trafik polisi misali dört bir yana savruldu. Tıka basa dolu çantam omzumdan kayarak yana doğru eğilmeme sebep oldu. Saçlarım öne doğru düşerek tüm görüşümü kapattı, tehlikeli biçimde sallanıyordum.
Aman tanrım, düşüyordum. Bir anda beynimin içinde boynum kırık halim canlandı. Bu çok korkunç olurdu. Güçlü ve sert bir şey belime dolanarak düşüşümü durdurdu. Çantam yere düştü ve pek pahalı ders kitaplarımla kalemlerim cilalı zemine yayıldı. Kalemlerim! Muhteşem kalemlerim her yere saçılmıştı. Bir saniye sonra duvara yapıştırılmıştım.
Duvarın tuhaf bir sıcaklığı vardı.
Duvar kıkırdadı." Vay be," dedi derin bir ses.
" İyisin değil mi tatlım?"
Duvar aslında duvar filan değilmiş. Bir erkekmiş. Kalbim duracak gibi oldu ve dehşet dolu bir saniye boyunca göğsümde korkunç bir baskıyla ne kımıldayabildim ne de düşünebildim. Beş sene öncesine gitmiştim. Sıkışmıştım. Hareket edemiyordum. Ciğerlerimdeki hava acı vererek dışarı çıkarken boynumdan yukarı bir karıncalanma yükseliyordu. Bütün kaslarım kilitlenmişti.
🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀
Evet bu bölüm biraz kısa oldu ⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEP SENİ BEKLEDİM ( Aşk Serisi 1#) ( TAMAMLANDI)
ChickLitBazı şeyler beklemeye değer... Beş sene önce bir partide Amy Morgansten'in tüm hayatı değişti. Evden çok uzakta bir üniversite, şimdi her şeyi geride bırakmak için harika bir fırsat. Tek yapması gereken, derslere zamanında girmek, sol bileğindeki b...