~BÖLÜM 21~

32 2 0
                                    


🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀

Gözlerimi devirdim.

“Ben sadece onu tanımıyorum di­yorum. O da beni tanımıyor. Öylesine takılıyor işte eğlence olsun diye. Adamın kamu hizmeti verdiğini söylemedin mi az önce? Muhtemelen herkese karşı böyle davranıyordun Tatlı ve sevecen birisi. Hepsi bu. Şimdi şu konuyu kapata­ bilir miyiz artık?”

“Off siz de beni sıkıntıdan ağlatacaksınız az sonra ha,”

dedi Jacob ve bunu duyan Brittany ona dil çıkardı.

“Şu cips­lerin yanında bir salsa sosu yok muydu?”

"Alttaki dolapta,”

diye bağırdım fakat Jacob çoktan mut­ fağa girip dolapları karıştırmaya başlamıştı.Konu benden ve Cam’le olmayan ilişkimden uzaklaşınca rahatlamıştım. Saatler geçti ve onların burada olmasıyla rahatladım. Hatta birkaç saniyeliğine tarih kitaplarımızı bile açtık. Saat dokuza gelince toparlanıp kapıya yöneldiler.
Brittany kapıya gelince durdu ve bana doğru atıldı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan bana çabucak sarıldı ve ya­ nağımdan öptü. Öylece dikilmiş, şaşkınlıkla bakıyordum.
Brittany gülümsedi.

“Cuma gecesi erkek yurtlarından bi­rinde büyük bir parti varmış. Sen de bizle gelsene.”

Cam’in cuma günü meşgul olduğunu söylediğini hatır­lıyordum ve partilerden hoşlandığı bariz olduğuna göre, muhtemelen o gün için planı buydu. Başımı iki yana salla­dım.

“Bilmiyorum.”

"Asosyal olma,”

dedi Jacob kapıyı açarken.

“Biz takılabileceğin güzel insanlarız.”

Güldüm.

“Biliyorum. Bu konuyu düşüneceğim.”

“Pekâlâ.”

Brittany parmaklarını oynatarak beni selam­ladı.

“Yarın görüşürüz.”

Dışarıda Jacob kalçalarını sallayıp kıçını oynatırken Cam’in kapısını işaret ediyordu. Gülmemek için dudağı­ mı ısırmak zorunda kaldım. Bu şaklabanlık Brittany onu yakasından tutup merdivenlerden aşağı çekeleyene dek de­ vam etti.
Gülümseyerek kapıyı kapadım ve kilitledim. Temizliği­ mi yapıp yatmaya hazırlanmak pek vaktimi almadı. Yatak aslında tamamen anlamsızdı çünkü uykum yoktu ve bilgi­ sayarımdan, dolayısıyla e-postamdan uzak durmaya çalış­ tığım için sonunda banyoda bir öcü olduğuna inanana dek Ghost Hunters  tekrar bölümlerim izledim. Televizyonu kapatıp ayağa kalktım ve nefret ettiğim bir şeyi yapmaya başladım.
Evdeyken odamda yaptığım gibi dairemin ortasında volta atıp duruyordum. Televizyon kapalı ve evim sessiz olduğu için diğer dairelerden gelen tek tük sesleri duyabi­ liyordum. Zihnimin başka yerlere kaymasına izin vermek yerine bu seslere odaklandım çünkü bu gece güzeldi ve onu mahvetmek istemiyordum. Son birkaç gün Cam’e toslama hadisesi dışında gayet güzel geçmişti. Her şey yolundaydı.
Kanepemin arkasına gelince durdum ve yaptığım şeyin ancak o zaman farkına vardım. Başımı eğip aşağı baktığımda giysimin kolunun yukarı sıyrıldığını ve parmaklarımın sol bileğimin etrafını kav­ radığını gördüm. Yavaşça, titizlikle parmaklarımı tek tek kaldırdım. Bilekliğin derime bastırması nedeniyle hafif bir kızarıklık oluşmuştu. Son beş yıldır bu bilekliği yalnızca geceleri ve banyodayken çıkarmıştım. Derimdeki pembe iz­ ler muhtemelen kalıcıydı.
Tıpkı bilekliğin gizlediği yara izi gibi.
Elimi tümden çektim. Beş santimlik daha koyu pembe­ likteki bir yara izi bileğimin tam ortasından, damarın üs­ tünden geçiyordu, ilk fotoğraf lisede elden elde dolaşmaya başladıktan sonra duvara fırlattığım çerçevenin kırılan ca­ mıyla yapılmış derin bir kesikti.
Bu kesiği açtığım zaman hayatımın dibe vurduğu za­manlardı ve hiç de şakam yoktu. Hizmetçi kırılan cam se­ sini duymasaydı, sağ bileğimde de bunun aynısı, mor bir kesik olacaktı.
Çerçevedeki fotoğrafta en iyi arkadaşım ve ben vardık;
bana sırtını dönüp ‘kaltak’ ve ‘yalancı’ gibi lafları fısılda­ maya ilk başlayanlardan biriydi bu en iyi arkadaş.
O zaman bu işe bir son vermek istemiştim. Çekip gideyim demiştim çünkü hayatımın o noktasında hiçbir şey başıma gelenlerden, ailemin razı olduklarından ve sonrasında yaşa­ nanlardan daha kötü olamazdı. Yalnızca birkaç ay içinde ha­ yatım ikiye ayrılmıştı: öncesi ve sonrası. Bütün okul Blaine’e destek verince muhtemel bir sonra göremez olmuştum.
Peki ya şimdi? Sonranın bir ucu bucağı yok gibiydi an­cak yara izine bakarken utanç duygusunu için için yanan bir ateş gibi karnımda hissediyordum. İntihar hiçbir zaman cevap olmamıştı ve her şey bir yana, çekip gitmek hepsinin kazanmasına izin vermek demekti. Terapi hiçbir zaman bir seçenek olmadığından, bu dersi tamamen kendi başıma öğ­renmiştim. Ailem intihara teşebbüs eden ve terapiye ihti­yaç duyan bir kız sahibi olmanın utancını yaşamaktansa, bacaklarını kestirmeyi yeğlerdi. O gün öğleden sonra apar topar hastaneye getirilmem hadisesinin duyulmaması için daha fazla paranın el değiştirmesi gerekmişti.
Belli ki ailem yalancı bir kaltak yaftası yemiş bir kız çocuk sahibi olmaktan rahatsız değildi.
Fakat ben, acizliğimin fiziksel kanıtını görmekten nef­ ret ediyordum ve herhangi bir insan bunu görecek olursa, yerine dibine geçerdim.
Birden apartmanın sahanlığından yükselen kahkaha sesi ilgimi o yana çekti. Cam’in kahkahasıydı bu. Kafam mutfak tarafına döndü. Fırının üzerindeki saat sabahın bi­rini gösteriyordu.
Giysimin kolunu aşağı indirdim.

“Cuma akşamını iptal edemez misin?”

diye soran bir ka­dın sesi duvarın diğer yanından hafif boğuk bir tonla yan­kılandı.

Bir an sessizlik oldu ve sonra Cam’in,

“Edemeyeceğimi bi­liyorsun tatlım,” diyen sesi duyuldu.

“Belki bir dahaki sefere.”

Tatlım? Vay! Dış kapımın önünde, merdivenlere doğru ilerleyen ve sonra basamakları inmeye başlayan ikilinin ayak seslerini duydum.
Kanepenin etrafından hızla dolanarak pencereye koş­tum. Oturduğum daire katın bir ucunda olduğu ve otoparka baktığı için tek yapmam gereken beklemekti. Derken ortaya çıkıverdiler. Üstü çıplak Cam ve bir kız.Bayağı uzun boylu, güzel bacaklı esmer kız, hoş bir kot etek giymişti. Otoparkta yürürlerken penceremden sadece bu kadarını seçebiliyordum. Kız tökezledi fakat Cam’in mü­ dahalesine gerek kalmadan kendini topladı. Koyu renk bir binek otomobilin arkasında durdular. Onları seyrederkenkendimi tam bir röntgenci gibi hissediyordum ancak oldu­ ğum yere sabitlenip kalmıştım.
Cam bir şey dedi ve kız bunun karşılığında işveli bir şekilde onu omzundan itince güldü. Hemen sonrasında ku­ caklaştılar ve sonra geri çekilen Cam, kıza kısaca el salla­ yıp, yönünü binaya döndü. Yolun yarısında başını kaldırıp bizim kata bakınca tam bir salak gibi kendimi geriye attım.
Beni göremezdi. Dairemde ışık olmadan buna imkân yoktu.
Kendime güldüm ve sonra sahanlığın diğer ucunda bir kapının kapanma sesini duyunca sessizliğe büründüm.
Kasılıp gevşeyen kaslarımı rahatlatan bir ferahlama ile doldum. Onu başka bir kızla görmek... iyi gelmişti. Cam’in güzel kızlara kurabiye ikram etmekten hoşlanan ve Rapha­ el adında evcil bir kaplumbağası olan son derece etkileyici, zararsız bir flört olduğu gerçeğini tamamen teyit etmişti.
Bu iyiydi. Bu yapılabilirdi. Bununla başa çıkabilirdim çün­ kü Brittany ile Jacob’m bana önerdikleri şey, sürekli aklı­ mın bir köşesinde beni dürtüyordu.
Belki Cam ve ben arkadaş olurduk. Buna razıydım çün­ kü eskisi gibi çok arkadaşımın olmasını isterdim.
Ancak yatağıma girip de uyumadan tavanı seyrederken, bir an için, çok kısa bir an için, Cam’in benimle o şekilde ilgilenmesi halinde neler olabileceğini düşündüm. Hevesle bekleyebileceğim böyle bir şeyin olması. Bana her baktığın­ da ya da ellerimiz yanlışlıkla birbirine değdiğinde başımın dönmesi ve heyecanlanmam. Ona ya da herhangi bir erke­ ğe böyle bir ilgi duymanın nasıl olabileceğini merak ettim.
Randevuları, ilk öpüşmeleri ve sonrasında gelen her şeyi iple çekmenin nasıl bir duygu olduğunu. Eminim çok güzel olurdu. Tıpkı eskiden olduğu gibi olurdu.
Blaine Fitzgerald’ın bütün bunları elimden almasından önceki günlerde olduğu gibi.

🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀

Bölüm sonuuu❤️

HEP SENİ BEKLEDİM ( Aşk Serisi 1#) ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin