Tekrardan merhaba😉🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀
O kadar gergindim ki telefonumu tuttuğum elim terden sırılsıklamdı ve emniyet kemeri beni boğuyormuş gibi hissediyordum. Otoparkta öylece oturuyordum, Jase’in evindeki parti için yola çıkmam gereken saatin üstünden otuz dakika geçmişti. Havam olsun diye geç kaldığımı söyleyebilmek isterdim ama bunun gerçekle alakası yoktu.Panik atak geçirmeme çok az kalmıştı.
“Demek kostümün yok?”
dedi Brit ve geriden gelen müzik sesiyle kahkahaları rahatlıkla duyabiliyordum.
“Mühim değil. Burada bir sürü kostüm giymemiş insan var.”
Bu bahane de geçerliliğini kaybetmişti. Dün gece Cam’le konuştuktan sonra bir kostüm almak için son anda mağazaya koştursam mı diye kısa bir an düşünmüştüm ancak sonrasında bunun abartılı olacağına karar verdim.
‘'Yakınlarda mısın?”
diye sordu Brit.
“Ben burada yalnız kaldım... hey!”
Bir saniye sonra Jacob’m sesi duyuldu.
“Neredesin kızım, aloo?”
Gözlerimi kapadım.
“Çıkmak üzereyim.”
“Çabuk olsan iyi olur çünkü Brit devamlı seni sorup duruyor, gerdi beni burada. Hadi kaldır kaçını.”
“Geliyorum. Birazdan orada olurum.”
Telefonu kapatıp yan koltuğa attım ve direksiyonu sıkıca kavradım. Bunu yapabilirim. Dairemin penceresine bakarken kendime bunu söyleyip duruyordum. Lambalardan birini açık bırakmıştım ve şu an onun yaydığı ışık bana bir deniz feneri gibi geliyor, salt can sıkıntısından ibaret güvenli ortamıma beni davet ediyordu.Aptallık ediyordum, bunun tamamen farkındaydım ancak bu, kalbimin deli gibi çarptığı ve midemin bulandığı gerçeğini değiştirmiyordu. Yaşadığım şey kimse için normal değildi ve kilit nokta da buydu. Bunun benim için normal olmasını istemiyordum.
“Siktir.”
Cesur olmam gerekiyordu.Arabayı geri vitese taktım ve hareket ettim. Yolun sonuna varıp da 45. Otoyol’a döndüğümde kollarım tir tir titriyordu. Jase’in evi çok uzak değildi. Sadece birkaç kilometre uzakta, daha büyük ölçekli birkaç yurt evinin bulunduğu, daha küçük bir bölgedeydi.Oraya giderken bildiğim tüm takımyıldızları sıralamaya konsantre oldum. Andromeda, Antlia, Apus, Aquarius, Aquila, Ara, Aries, Auriga... kim bulmuştu bu isimleri? Cidden. Kocaman, üç katlı bir evin bahçesinden taşan otomobilleri gördüğümde D harfine gelmiştim. Her taraf arabaydı. Yol boyuna, bahçeye, caddenin aşağısına kadar sıralanmışlardı. Caddenin karşısına, yaklaşık bir blok aşağıya park etmek için yolun aşağısından U dönüşü yapmak zorunda kaldım.Gece serindi ve sokaklarda çocuklar yoktu. Şeker toplama işi yaklaşık bir saat önce sona ermişti ve birkaç adımda bir yere düşmüş şekerler göze çarpıyordu.Pencerelerden parlak ışıklar dışarı taşıyor, verandayı aydınlatıyordu. Dışarıda korkuluklara yaslanmış birkaç kişi vardı. Ellerimi kapşonlu sweatshirt’ümün ceplerine sokarak hararetli bir bira içme yarışmasının döndüğü garajın uzağından geçtim ve evin açık kapısından içeri daldım.
Yok artık...
Evden insan taşıyordu. Millet her yerdeydi. Televizyon başında toplanmış, kanepenin orasında burasında çoğalmış, yerlere, koridorlara yayılmışlardı. Müziğin bas ritmi kalbimle birlikte atıyordu ve ben etrafta seksi bir melek arıyordum. Bir sürü melek vardı; kırmızılar içindeki yaramaz melekler, beyazlar içindeki seksi melekler ve tahmin ediyordum ki siyahlar içindeki çok kötü melekler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEP SENİ BEKLEDİM ( Aşk Serisi 1#) ( TAMAMLANDI)
Chick-LitBazı şeyler beklemeye değer... Beş sene önce bir partide Amy Morgansten'in tüm hayatı değişti. Evden çok uzakta bir üniversite, şimdi her şeyi geride bırakmak için harika bir fırsat. Tek yapması gereken, derslere zamanında girmek, sol bileğindeki b...