~ BÖLÜM 36~

26 2 0
                                    


Tekrardan merhaba😉

🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀

O kadar gergindim ki telefonumu tuttuğum elim terden sı­rılsıklamdı ve emniyet kemeri beni boğuyormuş gibi hisse­diyordum. Otoparkta öylece oturuyordum, Jase’in evindeki parti için yola çıkmam gereken saatin üstünden otuz daki­ka geçmişti. Havam olsun diye geç kaldığımı söyleyebilmek isterdim ama bunun gerçekle alakası yoktu.Panik atak geçirmeme çok az kalmıştı.

“Demek kostümün yok?”

dedi Brit ve geriden gelen mü­zik sesiyle kahkahaları rahatlıkla duyabiliyordum.

“Mü­him değil. Burada bir sürü kostüm giymemiş insan var.”

Bu bahane de geçerliliğini kaybetmişti. Dün gece Cam’le konuştuktan sonra bir kostüm almak için son anda mağa­zaya koştursam mı diye kısa bir an düşünmüştüm ancak sonrasında bunun abartılı olacağına karar verdim.

‘'Yakınlarda mısın?”

diye sordu Brit.

“Ben burada yalnız kaldım... hey!”

Bir saniye sonra Jacob’m sesi duyuldu.

“Neredesin kı­zım, aloo?”

Gözlerimi kapadım.

“Çıkmak üzereyim.”

“Çabuk olsan iyi olur çünkü Brit devamlı seni sorup du­ruyor, gerdi beni burada. Hadi kaldır kaçını.”

“Geliyorum. Birazdan orada olurum.”

Telefonu kapatıp yan koltuğa attım ve direksiyonu sıkı­ca kavradım. Bunu yapabilirim. Dairemin penceresine ba­karken kendime bunu söyleyip duruyordum. Lambalardan birini açık bırakmıştım ve şu an onun yaydığı ışık bana bir deniz feneri gibi geliyor, salt can sıkıntısından ibaret gü­venli ortamıma beni davet ediyordu.Aptallık ediyordum, bunun tamamen farkındaydım an­cak bu, kalbimin deli gibi çarptığı ve midemin bulandığı gerçeğini değiştirmiyordu. Yaşadığım şey kimse için nor­mal değildi ve kilit nokta da buydu. Bunun benim için nor­mal olmasını istemiyordum.

“Siktir.”

Cesur olmam gerekiyordu.Arabayı geri vitese taktım ve hareket ettim. Yolun sonu­na varıp da 45. Otoyol’a döndüğümde kollarım tir tir titri­yordu. Jase’in evi çok uzak değildi. Sadece birkaç kilometre uzakta, daha büyük ölçekli birkaç yurt evinin bulunduğu, daha küçük bir bölgedeydi.Oraya giderken bildiğim tüm takımyıldızları sıralama­ya konsantre oldum. Andromeda, Antlia, Apus, Aquari­us, Aquila, Ara, Aries, Auriga... kim bulmuştu bu isimle­ri? Cidden. Kocaman, üç katlı bir evin bahçesinden taşan otomobilleri gördüğümde D harfine gelmiştim. Her taraf arabaydı. Yol boyuna, bahçeye, caddenin aşağısına kadar sıralanmışlardı. Caddenin karşısına, yaklaşık bir blok aşa­ğıya park etmek için yolun aşağısından U dönüşü yapmak zorunda kaldım.Gece serindi ve sokaklarda çocuklar yoktu. Şeker topla­ma işi yaklaşık bir saat önce sona ermişti ve birkaç adımda bir yere düşmüş şekerler göze çarpıyordu.Pencerelerden parlak ışıklar dışarı taşıyor, verandayı aydınlatıyordu. Dışarıda korkuluklara yaslanmış birkaç kişi vardı. Ellerimi kapşonlu sweatshirt’ümün ceplerine so­karak hararetli bir bira içme yarışmasının döndüğü garajın uzağından geçtim ve evin açık kapısından içeri daldım.

Yok artık...

Evden insan taşıyordu. Millet her yerdeydi. Televizyon başında toplanmış, kanepenin orasında burasında çoğal­mış, yerlere, koridorlara yayılmışlardı. Müziğin bas ritmi kalbimle birlikte atıyordu ve ben etrafta seksi bir melek arıyordum. Bir sürü melek vardı; kırmızılar içindeki yara­maz melekler, beyazlar içindeki seksi melekler ve tahmin ediyordum ki siyahlar içindeki çok kötü melekler.

HEP SENİ BEKLEDİM ( Aşk Serisi 1#) ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin