~Bölüm 11~

43 3 0
                                    

🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀

Gözlerimi devirdim. Tanrım, ne saçmalıyordum ben. İçerisi soğuktu çünkü klimayı deli gibi açmıştım. Yine de kapıya gelmiştim ve beni durduracak hiçbir şey yoktu. Kapıyı açıp merdivenlere doğru baktığımda aşağı inen iki kafanın gözden kaybolduğunu gördüm. Partinin olduğu dairenin kapısı hala açıktı ve olduğum yerde öylece dikiliyordum. Burası memleketim değildi. Kimse bana dik dik bakmaz veya ağzına geleni söylemezdi. En fazla kapısının aralığından yarı yarıya çıkmış, gözlerini patlatarak dışarı bakan ve evindeki tüm soğuk havayı dışarı veren manyağın teki olduğumu düşünürlerdi.

" Raphael'i geri getir!"

diye bağıran tanıdık bir ses duydum ve hemen arkasından yükselen kahkahaya inanamadım. Midem kasılmıştı.

" Angut herif!"

Bu sesi tanıyordum! Yok artık...

Bu kadarı da olamazdı. Dışarıda o kocaman gümüş rengi kamyoneti görmemiştim ama her taraf araba doluydu ve gözlerim özellikle kamyoneti aramıyordu. Karşı dairenin kapısı ardına kadar açıldı ve içeriden çıkan bir genç, kahkahalar atarak bir kaplumbağayı - bu da nereden çıkmıştı böyle?- yere koydu. Hayvancağız kafasını dışarı çıkardı, etrafına bakındı ve yeniden kabuğuna sığındı.

   Bir saniye sonra, kaplumbağayı dışarı bırakan kişi içeri girdi ve arkasından belden yukarısı çıplak, görkemli bedeniyle Cam kapının eşiğinde belirdi. Eğilip yerdeki minik yeşil adamı kaldırdı.

" Afedersin Raphael. Arkadaşlarım ne yazık ki tam birer..." başını kaldırdı.

İçeri kaçmaya çalıştım ancak çok geçti.

Cam beni görmüştü.

" Hödük..." Bana bir kez daha baktı. " Nasıl yani?..."

  Kendimi kaldırıp içeri atsam çok mu abes görünürdü?

Evet... aynen öyle olurdu. Bu yüzden kekeleyerek,

" Selam..."

diyebildim. Cam birkaç kez gözlerini kırptı; sanki gözleri bulanık görüyordu da, karşısındakinin kim olduğundan emin olmaya çalışıyordu.

" Amy Morgansten? Bu iş artık alışkanlık halini almaya başladı."

" Evet." Kendimi yutkunmaya zorladım.

" Öyle."

" Burada mı oturuyorsun, yoksa birine mi geldin?..."

Kaplumbağa kaçıp gitmeye çalışır gibi bacaklarını oynatmaya başlarken ben de hafifçe öksürerek boğazımı temizledim.

" Ben... ben burada oturuyorum."

" Hadi canım?"

O masmavi gözleri kocaman açıldı ve kasılarak sırtını iyice dikleştirdi. Spor şortunun daracık kalçalarında ne kadar düşük durduğunu fark etmemek imkansızdı. Ya da karın kaslarını. Boğum boğumdu, altılı kas grubunu sekizliye çıkarmıştı adeta.

" Sahiden bu binada mı oturuyorsun?"

Kendimi zorlayarak bakışlarımı yukarı kaldırdım ve güneş dövmesine takılıp kaldım.

" Evet sahiden bu binada oturuyorum."

" Bunu...ben bile bilmiyordum."

Bir kere daha güldü ve gözlerimin içine baktı.

" Cidden çok acayip bir durum."

" Niyeymiş?"

Oturduğum apartmanın koridorunda belden yukarısı çıplak ve yalınayak halde, kucağında Raphael adında bir kaplumbağa tutuyor olması hiç acayip değildi sanki?

" Ben de burada oturuyorum."

Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Yarı çıplak halde olması artık akla mantıklı geliyordu, galiba kaplumbağa da. Ama yine de bu olamazdı. Tesadüfün iğne deliğiydi artık bu kadarı da.

" Şaka yapıyorsun,değil mi?"

" Hayır. Bayağıdır burada oturuyorum. İki yıldır filan. Bir de ev arkadaşım var hatta. Az önce zavallı Raphael'i dışarı atan şu angut işte."

" Hey" diye bağırdı içeriden birisi.

" Benim bir adım var. Senor Angut diyeceksin!"

Cam güldü.

" Boşver sen onu. Ee, haftasonu filan mı taşındın?"

Sorusunu farkında olmaksızın başımla onayladım.

" Mantıklı. Ben eve, ailemi ziyarete gitmiştim."

Raphael'i diğer eline aldı ve debelenen hayvancağızı göğsüne bastırdı.

" Hişt, rahat dur bakayım."

Kapının kolunu sımsıkı kavramıştım, parmaklarım bembeyaz kesilmişti.

" Bu... senin kaplumbağan mı?

" Evet."

Ufaklığı havaya kaldırırken hafifçe gülümsedi.

"Raphael, Amy ile tanış."

  Kaplumbağaya şöyle bir el salladım ve hemen ardından böyle bir hareket yaptığım için kendimi salak gibi hissettim. Hayvan kafasını yeşil ve kahverengi kabuğuna geri soktu.

" Çok ilginç evcil bir hayvan seçimi."

" Seninki de çok ilginç bir şort seçimi."

Bakışları aşağı kaydı.

" Nedir bu desenler?"

Öne doğru eğilip gözlerini kıstı ve bunu görünce gerildim.

" Pizza dilimleri mi?"

Yanaklarıma ateş bastı.

" Hayır, dondurma külahları."

" Ya. Sevdim."

Doğruldu ve bakışları yavaşça yukarı kalkarken arkalarında hiç aşina olmadığım bir sıcaklık bıraktılar.

" Hem de çok."

🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀

Bölüm sonu.....:)

Takip etmeyi unutmayın;)

🌟

HEP SENİ BEKLEDİM ( Aşk Serisi 1#) ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin