🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀
Bu noktada iki seçeneğim vardı: Ya üniversite hayatımın ilk dersine girme teşebbüsümün nasıl bir felaketle sonuçlandığını göz ardı edicektim ya da eve dönüp kendimi yatağıma atacak ve yorganın altına gömülecektim. İkinc seçeneği tercih etmeyi çok istiyordum aslında ama bu hiç bana göre değildi.
Kaçmak ve saklanmak benim tarzım olsaydı, liseyi asla bitiremezdim.
Elimle sol bileğimdeki gümüş bilekliğe dokundum ve yerinde durduğundan emin oldum. Az kalsın liseyi bitiremeyecektim. Ülkenin öbür ucundaki bir üniversiteye gitme planlarımı kendileriyle paylaştığımda annemle babam nerdeyse kriz geçireceklerdi. Harvard, Yale ya da Briar filan olsaydı dert etmezlerdi fakat en saygın okulların dahil olduğu Ivy League kategorisinde olmayan bir üniversiteye ne diyeceklerdi? Ne ayıp. Bir türlü anlamiyorlardı. Hiçbir zaman anlamamışlardı. Onların mezun olduğu ya da memleketteki golf kulübü üyelerinin yarısının çocuklarını gitmeye zorladıkları üniversitelere hayatta gitmezdim.Tanıdık bir alaycı bakışla karşılaşmayacağım veya hala insanların dudaklarından asit misali dökülen fısıltıları duymayacağım bir yere gitmek istiyordum. İnsanların başıma gelenleri ya da gerçeğin kim bilir hangi çarpıtılmış versiyonunu duymadıkları bir yere. İş o kadar çığırından çıkmıştı ki bazen beş yıl önce Cadılar Bayramı'nda gerçekten ne olduğunu kendim bile sorgular olmuştum. Ancak burada hiçbirinin önemi yoktu. Kimse beni tanımıyordu. Kimse bir şeyden şüphelenmiyordu. Kimse de uzun kollu bir şeyin giyilemeyeceği yaz günlerinde bilekliğimin neyi gizlediğini bilmiyordu.
Buraya gelmek benim seçimimdi ve doğru bir karardı.
Ailem, yatırım hesabımın musluğunu kapatmakla tehdit etmişti beni ki bunu gerçekten çok komik bulmuştum. Bu benim kendi paramdı; on sekiz yaşıma bastığım anda üzerlerinde hiçbir kontrol yetkilerinin kalmayacağı bir paraydı. Bizzat kazandığım paraydı. Onlara sorarsan, bir kez daha kendilerini yüzüstü bırakmıştım ancak Teksas'ta kalsaydım veya bu insanlardan herhangi birinin yakınında, ölürdüm.
Cep telefonumun saatine bakıp ayağa kalktım ve çantamı omzuma attım. En azından tarih dersime geç kalmayacaktım. Tarih dersi sosyal bilimler binasında veriliyordu, yani az önce koşa koşa çıktığım yokuşun dibinde. Binanın arkasındaki otoparkın içinden ve kalabalık yoldan geçtim. Etrafımdaki tüm öğrenciler ikili ya da daha kalabalık gruplar halinde yürüyorlardı, birçoğu belli ki birbirini tanıyordu. Kendimi dışlanmış hissetmek yerine, hiç tanınmadan derse gitme özgürlüğünün tadını çıkardım.
🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀
Bölümün sonunda geldikkk.
331 kelime... Okuduğunuz için teşekkürler. Vote ve yorum yapmayı unutmayın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEP SENİ BEKLEDİM ( Aşk Serisi 1#) ( TAMAMLANDI)
ChickLitBazı şeyler beklemeye değer... Beş sene önce bir partide Amy Morgansten'in tüm hayatı değişti. Evden çok uzakta bir üniversite, şimdi her şeyi geride bırakmak için harika bir fırsat. Tek yapması gereken, derslere zamanında girmek, sol bileğindeki b...