𝚝𝚑𝚛𝚎𝚎

604 88 77
                                    

Limanı kuş bakışı gören terk edilmiş binanın tepesinde iki kişi duruyordu.

Biri yeşil saçlı, gri bir takım elbise giymiş, ama ceket almaya gerek görmemiş, her saniye saatine bakan uzun bir çocuktu.

Onun yanında, açık kahverengi uzun trençkotlu, gri saçlarını geriye yatırmış daha kısa olan elleri cebinde, kapkara gecenin son dakikalarını izliyordu.

"Geciktiler." diye mırıldandı uzun olan.

Gri saçlı cevap vermedi ve geceyi izlemeyi sürdürdü.

Birkaç dakika sonra, çatıya çıkan pas rengi demir kapı açıldı ve çatıya iki adam adım attı.

İçleriden genç olan koyu kırmızı saçları, deri siyah ceketi, aynı renk pantolonu ve boğazlı kazağıyla Kara Köpek'ti.

Zduhać'ın sağ kolu, uyuşturucu satıcısı, en genç kurucu.

Yanındaysa Şeytan duruyordu.

Siyah saçlarının bir kısmı yüzünü örtecek şekilde öne taranmış, fırfırlı kolları olan siyah bir gömlek, uzun siyah bir kaban giyiyordu.

Gömleğinin uzun fırfırlı yakasında minik yeşim taşlarıyla süslü gümüşten ince bir kravat iğnesi asılıydı.

Mat siyah, ucunda gümüş bir top olan bastonu rahat tavırlarla eldivenli elinde tutuyordu.

Göreni şaşkınlığa uğratan menekşe renkleri irisleri karanlığa rağmen kendini belli ediyordu.

Rahat ama ciddi duruşu, en ufak bir kusur bulamayacağınız görüntüsü ve ifadesiz olmasına rağmen delice pırıltılar saçan lila irisleri...

Tanımamaya imkan yoktu.

Bu çocuk Zduhać'ın lideriydi.

Hongjoong gelenlere dönmeden mırıldandı.

"Saati mi şaşırdın, Park?"

Yeni gelen uzun lider ikiliye yaklaştı. Köpek de onun arkasındaydı.

Yeşil saçlı çocuk kendi liderinden bir adım geride, Köpek'le aynı hizada duruyordu.

İki grup yan yana geleli daha birkaç saniye geçmişti, fakat şimdiden tıpkı bir fırtına öncesindeki gibi, havadaki elektriği hissedebiliyordunuz.

"Sana da günaydın, Kim. Beni gördüğüne sevinmiş gibisin."

Aesir'in lideri topuklarının üzerinde döndü.

"Aslında, daha iyi sabahlarım olmuştu."

Siyah saçlı, karşısındakine baktı.

"Bu kadar dürüst olman gözlerimi yaşarttı."dedi aynı ifadesiz gözleriyle.

"Daha iyisini duymak ister misin? Hızlı da konuya girerim. Söylesene, Doğu kanalındaki ceset hakkında ne biliyorsun?"

Menekşe gözlerde belli belirsiz bir pırıltı belirdi.

Bastonunu geriye doğru yatırıp ağırlığını verdi uzun çocuk.

"Daha dün bir üyemi öldürdün, konuşmak istediğin şey bu mu? Ah, insanlar gerçekten çok kaba olmuş."

Göz devirdi kısa boylu olan.

"O konuda ikimiz de hemfikiriz, değil mi? Vaktimi boşa harcamak istemiyorum."

Menekşe gözlü eğildi hafifçe.

"Hemfikir miyiz? Kendinden emin olman taktir edilesi ama seni affedeceğimi nerden çıkardın?"

Kısa boylu olan saçlarını geriye doğru taradı ve bıkkınca iç çekti.

"Zamanımı çalıyorsun. Güzel bir fantezi dünyan varmış ama beni affetmeni istemedim."

Siyah saçlı doğruldu bu sözler üzerine.

"Savaş mı istiyorsun yani?"

"Çok dramatik. Hadi biraz gerçekleri konuşalım. Başka bir çıkışa ihtiyacın var. İkimizin hemfikir olduğu şey de bu."

Uzun liderin dudaklarının uçları belli belirsiz kıvrıldı.

"Her zamanki gibi formundasın. Özür dilediğini görmek görmek güzel olurdu gerçi."

Gri saçlı kollarını kavuşturdu.

"Sorun aşırı üretken hayal gücünde mi yoksa yanındaki sana garip mallar mı satıyor?"

Bir an gözündeki pırıltılar hiddetle çarpıldı, fakat kontrolü tekrar sağladı siyah saçlı.

Yüzü tekrar ciddileşen çocuk ufka baktı.

"Beni yanlış anlamanı istemem, Kim. Çetemi koruyacağımı söyledim, bunu yapanı cezalandıracağım. Bana Sam'i öldüreni bulacaksın. Ben de sana saldırmayacağım." dedi derin sesiyle.

Hongjoong kafasını yana yatırdı.

"Makul. Fakat sen de şunu unutma, Park, bunu savaşmaktan çekindiğim için yapmıyorum. O emri ben vermedim, öldüren kişi benim çetemdeyse, o çürüğü yok etmek isterim."

Hongjoong ellerini cebine sokup karşısındakinin gözlerine bakarak yaklaştı.

"Şimdi tek bir sorun kaldı: Doğu Kanalındaki ceset. Bence, bu iş senin için biçilmiş kaftan. Etrafı kolaçan etmek ister misin?"

Siyah saçlı, Hongjoong'un kahverengi gözlerine baktı.

"Neden bunu yapayım?"

"Çünkü Karteller dostların, çünkü şehri korumalısın. Çünkü ben öyle söyledim."

Seonghwa da öne eğildi.

"Benden çok şey istiyorsun, Gazeteci. Sabrımı sınamaya başladın."

Hongjoong hiç etkilenmeden kaşlarını kaldırdı.

"Ama yapacaksın, değil mi?"

Uzun olan doğruldu ve geldiğinden beri ilk kez sırıttı.

"Yapacağım elbette. Sen de benim istediğimi yapacaksın. İki günün var."

Gri saçlı kaşlarını çattı.

"Risk mi alıyorsun, beni mi sınıyorsun Şeytan? İstediğin gibi olacak. İki şafak sonra bana bilgi getireceksin."

Menekşe irislere bir süre daha baktı.

Kararının kesin olduğunu anlamasını istiyordu.

Siyah saçlı ise alaycı bir sırıtışla karşılık verdi.

Hongjoong gözlerini devirdi ve kapıya adımladı.

Yeşil saçlı da peşindeydi.

"Gidiyor musun, Gazeteci? Veda etmeyecek misin?" diyerek seslendi arkasından sırıtan bastonlu çocuk.

Hongjoong yürümeye devam ederek arkasını dönmeden konuştu.

"Beni beklettiğine göre, cehenneme gidebilirsin. Bu arada güneş doğuyor, biraz daha kalırsan küle dönüşeceksin."



Port Mafia Koşulları Madde 2,

Æsir'in ve Zduhać'ın Madde 3'te saatler dışında Madde 4'de belirlenen faaliyetleri yapması yasaktır.

Aynı zamanda, yapılacak tüm buluşmalar gece ve gündüzün aynı anda yaşandığı şafak veya gün batımında gerçekleşecek, bu saatlerde iki taraftan birinin diğerine zarar vermesi halinde saldıran tarafın Madde 5'i kabul ettiği varsayılacaktır.


✞︎ 𝙋𝙤𝙧𝙩 𝙈𝙖𝙛𝙞𝙖 ✞︎ 𝘼𝙩𝙚𝙚𝙯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin