Yağmurların durmadığı, soğuk ve gri atmoserin insanda kendini boşlukta hissettiren, her şeyi sisle silikleştiren mide bulandıran bir hava hakimdi haftaya.
Bu bezdirci havanın yanında, şehir sıkıcı işlerini giderirken, eski orduevinde bitmek bilmez sıkıntı sürüyordu.
Mahkum ile Gazeteci'nin konuşmaları üzerinden beş, Tilki ve Mahkum'un birlikte kafa çekmesinin üzerindense iki gün geçmişti.
O süre zarfını, hain dedikodularını çetelerine duyurmadan geçirmeyi başarmışlardı.
Fakat eninde sonunda duyulacak bu olay için ne liderlerinden ne de karşı çeteden ses seda yoktu.
Gri saçlı çocuk arada bir emir vermek veya yemek için uğruyor, günün çoğunu bilinmeyen yerlerde geçiriyordu.
Yunho onun yerine bakıyor, her şeyi normal seyrinde götürmeye çalışıyordu -yani, elinden geldiğince.
Mingi lider tarafından sürekli devriyelere gönderilmeye devam ediyordu, o da en az lideri kadar nadir Karargâh'ta görünüyordu.
Wooyoung ise diğerlerini şaşırtacak bir şekilde, Karargâh'ı eski neşe ve temposunda tutmayı başarıyor ve çok daha ciddi bir şekilde Yunho'ya yardım ediyordu.
Sarışın çocuk her Yunho'dan emir almaya gidişinde onu biraz daha kambur, biraz daha uykusuz, biraz daha çökmüş görüyordu.
En sonunda öğle vakti yeşillinin odasına seğirtti hızlı adımlarla.
Kapıyı arkasından sıkıca kapattı ve masadaki kağıtlara gömülmüş çocuğun yanına duraksamadan gitti.
Elini sertçe masaya vurdu, Yunho'nun onu fark etmediğini görünce.
Ani sesle uzun olan kafasını kaldırıp diğerine yılgın bir bakış attı.
"Meth." dedi Wooyoung netçe, aradaki gergin sessizliği bölerek.
Yeşil saçlı kaşlarını çattı ve yorgun ve kısılmış derin sesiyle iç çekti.
"Wooyoung, inan bana ne saçmalıyorsun bilmiyoru-"
"Meth, diyorum Yunho-yah, metamfetamin, kristal." dedi sarışın, uzun olanın konuşmasını sabırsızlıkla bölerek.
"Ee?" diye sordu kısılmış gözleriyle.
Wooyoung kollarını kavuşturup masaya yaslandı ve hemen önündekine açıklamaya girişti sıkkınca.
"Piyasadaki en bağımlılık yapıcı olanlardan biridir, üstelik birkaç yılda yaklaşık yirmi yaş yaşlandırır.
İşleri biraz bilen parasını o lanet şeye yatırmaz. Ben bile denemeyi aklımın ucundan bile geçirmedim."
Yunho yorgun bedenini dinlemeye zorlarken diğerine devam etmesini işaret etti.
"Ama o bile beş günde sana olanlar kadarını yapamaz, Yunho. Toparlan."
Yeşilli elindeki dolma kalemi sertçe kağıtların üzerine attı ve sinirle soludu.
"Bunu demek için lafı dolandırmana gerek yoktu. Üstelik ben gayet kendimdeyim."
Wooyoung göz devirdi bu sözler üzerine.
"Aynaya falan baktın mı bu aralar? Ölü gibisin. Saçma salak öfkelenmeyi kes. Şimdi sen benim dediklerimi yapacaksın."
Yunho tek kaşını kaldırdı.
"Ya? Bak sen... Ne yapacakmışım peki?"
Tehditkar tonuna zerre aldırmayan sarışın uzun olanın arkasına geçti ve omuzlarına masaj yapmaya başladı becerikli hareketlerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✞︎ 𝙋𝙤𝙧𝙩 𝙈𝙖𝙛𝙞𝙖 ✞︎ 𝘼𝙩𝙚𝙚𝙯
Фанфикшн♧ Æsir. İskandinavların savaşçı tanrıları. Zduhać. Ejder adamlar, fırtına getirenler, gece gelenler... Kelt kültüründe insanların bedeninde yaşayan koruyucu gece ruhları. Onların isimleri bu. Evleri bu. Hayatları bu. Bu iki çete onların ait olduğu y...
