Başlangıcın nerede başladığını sormak komik mi olur?
Eğer öyleyse susmayı tercih ederim.
Ama mantıklı bir soruysa bu, sorunun cevabı bende değil, sizde.
Tabii bu hikayeyi dinledikten sonra, istediğiniz gibi cevap verebilirsiniz sanırım.
Uzun çocuk da bazı cevaplar için uzun ve karanlık koridorda yürüyordu.
Eve dönüşünü kutladı acı içinde sırıtarak.
Gergin bir konuşmaya hazırladı kendini.
Sonra da upuzun koridorun son kapısının önünde durdu ve kapıyı çalmadan içeri girdi.
Sarı ışıklar dışarıdaki koyu bulutların arkasındaki güneşin görevini üstlenmiş, neredeyse bir saha kadar büyük çalışma odasının duvarlarını ve büyük cam avizesini süslüyordu.
Duvardan duvara kitaplıklar, tablolar, armalar dışında herhangi bir süs yoktu odada.
Geniş bir çalışma masası, hemen sağında koca cam duvarın önünde düz hatlı kahverengi bir koltuk takımı, uzun duvarı baştan sona kaplayan üstü bomboş alçak bir konsol...
Klasik bir zevk.
Mingi'nin midesini ağzına getirecek kadar tanıdık bir zevk.
Masada, sırtını cam duvara vermiş, elinde kalın bir puro tutan geniş omuzlu, hem kilolu hem de oldukça kaslı görünüşlü bir adam oturuyordu.
Mingi'nin vücudunun ince fakat güçlü hatlarının annesinden geldiği çok net belli oluyordu.
Fakat aynı ifadeye sahipti baba-oğul.
Kısık gözler ve sert bir çene hattı.
Kumral uzun süre sonra bir kez daha nefret etti bu benzerlikten.
Masadaki adamın siyah gözleri kapıda duran uzun çocuğa döndü.
"Gerçekten geldin demek? Sözümü dinlemene çok şaşırdım."
Kumral kapıyı arkasından kapattı ve içeri adımladı.
"Teklifini duymaya geldim. Söz dinlediğim falan yok."
Masadaki çatık kaşlarla ama rahat hareketlerle elindeki puroyu içmeyi sürdürürken konuştu.
"Açık veriyorsun."
Mingi duruşunu değiştirirken aynı zamanda sırıttı.
"Gizlemeye uğraşmıyorum zaten. Şimdi söyle, ne istiyorsun benden? Karşılığını verecek misin?"
Koltuktan yavaşça kalkan adam masanın yanına yaslandı ve solunda kalan büyük cam duvarı izledi sessizce.
"Burada asıl önemli olan senin ne istediğin, çocuk. Bunu bir daha dememi de bekleme benden."
Kumral göz devirdi.
"Belli değil mi?"
Adam cam duvardan gözlerini ayırmadan kendi kendine konuştu.
"Neden bu kadar vicdanlısın? Bunu yapacak biri değilsin. Sana böyle öğretmedim."
Mingi tekrar sinirle güldü.
"Bilmediğin bir şeyi öğretemezsin zaten babalık.
Ama kısa kesmeni öneririm, puro kokun midemi bulandırıyor."
İlk kez karşısındaki adamın gözlerinde gerçek bir öfke gördü kumral çocuk.
Bu hoşuna gitmişti.
ÅİMDİ OKUDUÄUN
âïž ðð€ð§ð© ððððð âïž ðŒð©ððð¯
Hayran Kurguâ§ Ãsir. İskandinavların savaÅçı tanrıları. ZduhaÄ. Ejder adamlar, fırtına getirenler, gece gelenler... Kelt kÃŒltÃŒrÃŒnde insanların bedeninde yaÅayan koruyucu gece ruhları. Onların isimleri bu. Evleri bu. Hayatları bu. Bu iki çete onların ait olduÄu y...
