Kumral ve ıslak saçlarını kurutamayacağını anladığında iç çekerek üstüne yeni geçirdiği tişörtü çekiştirip havluyu bir kenara fırlattı.
Çatıdan geleli bir saat olmuştu.
Bu bir saat içinde ilk önce patronundan Şeytan'la iletişim kurmamasını öğütleyen uzun bir söylev işitmiş, gelir gelmez salak acemilerle uğraşmış, kendini odasına attığı anda neredeyse kurumuş giysilerini çıkarıp duş almıştı.
Şafaktaki toplantıdan beri gergin ve sinirli hissediyordu kumral çocuk.
Aptal Şeytan ve onun bomboş oyunlarına alet olduğu için kendine kızıyor, fakat kendine hakim olması bile mucize gibi geliyordu ona.
Şeytan kan emen bir sülükten farksızdı.
Duvara ikişer ahşap parça ile sabitlenmiş kılıçlara göz attı kumral.
Biri görevlere giderken yanına aldığı altın ve kızıl süslemeli, düz kınılı uzun bir taneydi.
Biri ise tahta ve bambudan yapılmış, talimlerde kullanılan kısa saplı basit prototipti.
En üstte duran ise en kaliteli olandı.
Lacivet ve gümüş süslemeli, upuzun ve hafif kavisli kılıcın her yeri ışıltılar saçıyordu.
Kumral göremese de, arka tarafında büyük bir arma oluğunu biliyordu.
Uzun zaman önce kazımaya çalışmıştı o sembolü, fakat sadece gümüş kın hafifçe çizilmişti.
Mingi eline alıp da kılıcı çıkartırsa ortaya çıkacak silahın keskinliğini biliyordu.
Şeytan gibi, var olmayanları bile kesebilirdi bu kılıç.
O yüzden kendine sakin olması gerektiğini hatırlattı ve derin bir iç çekti.
Tam sakinleştiğini düşündüğünde odasının kapısı sertçe çalındı.
Sabırsız vuruşlara göz devirip "Ne var?" diye sordu huysuzca.
Bu sözünün üzerine kapı açıldı ve acemilerden biri göründü.
Yüzü panikle çarpılmış genç bir saniye bile kaybetmeden konuştu.
"Usta, Mahkum geri döndü. Ama bilinci yerinde değil. Odasına götürdüler."
Mingi o anda sakinleşmek için yaptığı her şeyi unuttu.
"Çabuk Yeeseul'u çağır." dedi şoktan çıkmaya çalışırken.
Sonra da yeşil saçlının odasına koşmaya başladı.
Kendi kendine kızıyordu bir yandan da.
Yeşillinin odasının kapısı açıktı ve iki acemi yataktaki bedenin etrafını sarmıştı.
Kumral çocuk hışımla bunların arasından geçip yatağın yanına çöktü.
Harap olmuş bedeni gördüğünde tüm öfkesi yerini saf korkuya bırakmıştı.
Gözlerinden biri morarmış, dudağı patlamış ve burnu kanamıştı.
Kafasının arkasında bir yerdeki yara yeşil saçlarını kızıla boyuyor, kan içindeki beyaz yüzü bakanı dehşete düşürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✞︎ 𝙋𝙤𝙧𝙩 𝙈𝙖𝙛𝙞𝙖 ✞︎ 𝘼𝙩𝙚𝙚𝙯
Фанфикшн♧ Æsir. İskandinavların savaşçı tanrıları. Zduhać. Ejder adamlar, fırtına getirenler, gece gelenler... Kelt kültüründe insanların bedeninde yaşayan koruyucu gece ruhları. Onların isimleri bu. Evleri bu. Hayatları bu. Bu iki çete onların ait olduğu y...
