Ejder Hayalet'i takip ederek küçük odaya girdi.
İçeride birkaç koltuk ve ufak bir masa olan boş odalardan biriydi burası.
İkisi de karşılıklı olarak koltuklara oturdular ve beyazlı kemerinde asılı deri keseyi çıkardı.
San her hareketini ilgiyle izliyordu karşısındakinin.
Yeosang elini keseye daldırıp bir avuç yeşim taşı çıkardı.
Üstünde farklı runlar işaretlenmişti turkuaz taşların.
Masaya bıraktı avcundakileri yavaşça.
"Ne oynamak istersin?"diye sordu yerdeki runları inceleyen çocuğa.
"Tercihen poker."
Yeosang bıkkınca baktı bu sözler üstüne.
"Büyük ihtimalle buraya aklında dokuz taş ile geldin, değil mi? Jongho sana anlattı. Hadi onu oynayalım."
Yeosang cebinden bir tebeşir çıkartıp masaya iç içe üç kare ve bu kareleri birleştiren birkaç çizgi çizdi.
San karşısındaki çocuğu izlerken mırıldandı.
"Böyle oyunlarda hiç iyi değilim."
Beyazlı gözlerini karşısındakine çevirdi.
"İyi olmana gerek yok. Daha önce oynamadık seninle, ama Hwa Hyung ile oynarken gördün beni. Hem önemli olan kazanmak değil, konuşacağız sadece."
San iç çekip biraz taş aldı ve runları üste bakacak şekilde dizdi.
Yeosang ise tam tersi şekilde dizmişti.
"İlk hamleyi sen yapacaksın. Ve bana neden oynamak istediğini anlatacaksın."
San karşısındaki soluk gözlere baktı.
Bir taşı yerden alıp köşelerden birine yerleştirdi tereddütle.
"Bana dediğin şey, yanlışın peşinde olduğum, neden bahsettiğini anlamak için geldim."
Yeosang da yerden bir taş çekip karelerin köşesine yerleştirdi.
"Bence neden bahsettiğimi biliyorsun San." dedi bal gözlere bakarak.
"Kafanda dolanan başka bir şey yok. Her hareketin sonunda ona bağlanıyor. Sana zarar veriyor."
Bal gözler masadaki karelere indi ve bir taş daha yerleştirdi.
"Benim kadar çok hayranı olan birisi için zordur eminim..." diye mırıldandı alayla.
Yeosang kafasını salladı iki yana ve elindeki taşı çevirdi.
"O sadece bir kabuktan ibaret, San. Aşkı öfkeye ve nefrete dönüşmüş.
Çevresindeki hiçbir şey ile ilgilenmiyor.
Sadece intikam alıp yok olmak istiyor. Onu düzeltemezsin.
Düşmanlarından daha tehlikeli biri. Kaybedeceği hiçbir şey yok."
Masaya taşı bırakırken donuk gözleri bir deneyi inceliyor gibi alttan karşısındaki çocuğu izliyordu.
San eline bir taş daha alarak havaya atıp tuttu ve nereye yerleştireceğini düşünmeden rastgele bıraktı.
"Düzeltmek istemiyorum zaten..." diye mırıldandı soluk gözlere dönüp .
Yeosang bir taşı parmağıyla bir köşeye sürükledi ve alçak sesle konuştu.
ÅİMDİ OKUDUÄUN
âïž ðð€ð§ð© ððððð âïž ðŒð©ððð¯
Fanfictionâ§ Ãsir. İskandinavların savaÅçı tanrıları. ZduhaÄ. Ejder adamlar, fırtına getirenler, gece gelenler... Kelt kÃŒltÃŒrÃŒnde insanların bedeninde yaÅayan koruyucu gece ruhları. Onların isimleri bu. Evleri bu. Hayatları bu. Bu iki çete onların ait olduÄu y...
