(36) Birkaç yıldız göz kırpıyordu. (36)

155 14 73
                                    

Ulrika nefesleri daha da hızlanırken okuduğu mesajı sindirmeye çalışıyordu. İçine çektiği nefesler yetmiyordu ve ne yapması gerektiğinden emin değildi.

"Baek Hyun, Baek Hyun bana bir şey söyle! Bu ne?!"

"B-ben... Ulrika ben b-bilmiyorum. Yeni görüyorum işte!"

Ulrika elindeki telefona bir kez daha baktı. Yeni bir mesaj daha vardı.

"Baek Hyun beni görmezden gelme! Hamileyim diyorum! O senin çocuğun!"

Ulrika başını kaldırıp tekrar Baek Hyun'a baktı. Baek Hyun ne yapacağını bilemez hâlde saçlarını çekiştiriyordu. Ulrika telefonu önüne bıraktı.

"Doğru olabilir mi? Senden mi yani?"

"Ulrika bilmiyorum. O gece onunla olduğumu bile hatırlamıyorum. Korunup korunmadığımızı nasıl bilebilirim?"

Ulrika dişlerini birbirine bastırdı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes almaya çalıştı. Ne kadar sessiz kaldı, bilmiyordu. Gözlerini açtığında ağlamamak için çabalıyordu.

"Harika... anlaşılan ilişkimizi devam ettirmek istesem bile kısa sürecekmiş."

Ulrika kalkıp çantasını sırtına atarak uzaklaşırken Baek Hyun "Ulrika! Ulrika lütfen!" diye seslendi ama boşunaydı. Kendisi bile Ulrika durup geri otursa ne diyeceğini bilmiyordu. Bir süre sakinleşmeye ve olanları sindirmeye çalıştı. Ardından Iseul'u arayıp hemen buluşmaları ve konuşmaları gerektiğini söyledi. Yeri ayarladıktan sonra hesabı ödeyip çıktı.

Ulrika kafeden çıkar çıkmaz kendini kimsenin olmadığı bir ara sokağa attı. Duvara yaslanıp dakikalardır tutmaya çalıştığı hıçkırıklarını serbest bıraktı ve yere çömeldi. Yüzünü elleriyle kapatırken ağlaması şiddetleniyordu.

Ulrika dakikalarca ağladı. Yanından geçen birkaç kişi durup yardımcı olmaya çalıştı ama hiçbir soruya cevap vermiyordu. İnsanlar da en sonunda pes edip uzaklaşıyordu. Ulrika durmayı başardığında yüzünü açtı. Çantasının üzerinde bir peçete buldu. Etrafa bakındı ama sokak girdiği zamanki gibi boştu. Peçeteyi alıp içinden teşekkür ederek burnunu sildi. Gözyaşlarını da eliyle silip telefonunu çıkardı ve Chan Yeol'u aradı.

"Efendim?"

"Nerdesin?"

"Sesinin hâli ne böyle? İyi misin sen?"

"Nerdesin Chan Yeol? Sana ihtiyacım var."

"Evdeyim. Gelip alayım mı seni?"

"Hayır. Gelirim ben. Müsaitseniz yani."

"Müsaitim. Jin işe gitti."

"Tamam, geliyorum."

Ulrika hızlı adımlarla yürüyüp yola çıktı. Bir taksiyi durdurup bindi ve adresi verdi.

"Sigara içebilir miyim?"

"Benim için sorun olmaz ama arabanın kokmaması için camı açıp o tarafa yönelirseniz sevinirim."

Ulrika arabanın zaten sigara koktuğunu söylemek istese de kavga edecek gücü bulamadığı için başını sallayıp camı tamamen indirdi. Arabanın hızı nedeniyle rüzgar yüzüne çarptığında gözlerinin ıslaklığı soğuk hissetmesine neden oldu. Ardından rüzgar, dumanı içeri atmasın diye camı çok az aralık kalacak şekilde kapattı. Çantasından sigara ve çakmağını çıkarıp sigarayı yaktı ve ilk nefesini çekti. Sigarayı camdaki aralık kısma doğru tutarken dumanın hızla dışarı yönelişini izledi. Sigarayı hızla içip anında ikinciyi yaktığında şoförün bakışlarını üzerinde hissetmişti. Umursamadı ve gözlerini kapatıp zehrin içine yayılışını hissetti.

BARTENDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin