(45) Bunlar benim değil. (45)

146 17 53
                                    

22.06.2020 Pazartesi - 06.03 - Fransa

Ulrika, Baek Hyun'un arkasından yürürken valizlerini beklemek için valizleri alacakları yere gidiyorlardı. Baek Hyun uçakta kesintisiz yedi saat uyumuştu ama Ulrika en az on kez uyandığına emindi. En sonunda da Baek Hyun'un, Elisé'in evindeki kitapları arasından aldığı kitabı okumaya başlamıştı. İlk defa bir kerede bir kitabı bu kadar ilerletmişti. Ama şimdi de çok yorgun ve uykusuzdu.

Ulrika kaybolmaktan korktuğunu hissettiğinde sevgilisine yetişip elini tuttu. Havaalanında kaybolamayacağını, en kötü çıkış kapısının önünde bekleyebileceğini, ayrıca ellerindeki telefon isimli varlığın her şeyi çözebileceğini biliyordu ama ilk defa bu kadar yabancı olduğu bir yerdeydi. Küçücük bir şeye ihtiyacı olsa yardım almak için kime ne diyeceğini bilmiyordu. İngilizce'si fena değildi ama daha önce hiç konuşmak zorunda kalmamıştı.

Dönüp duran bandın olduğu yere geldiklerinde beklemeye başladılar. Henüz ortalıkta hiç valiz görünmüyordu. Ulrika, Baek Hyun'un koluna girip başını koluna yasladı ve gözlerini kapattı.

"Gidip şurda oturmak ister misin? Yorgun görünüyorsun."

"Hayır. Yanından ayrılamam."

"Sevgilim bir ay beraberiz."

Baek Hyun sırıtarak ve dalga geçerek söylediğinde Ulrika gözlerini açıp devirdi.

"Şakacı seni. Çok yabancıyım Baek Hyun. Resmen Fransız kaldım bile diyemiyorum. O derece yabancıyım."

Baek Hyun fazla sesli olmayan bir kahkaha bıraktığında Ulrika başını kaldırıp sevgilisinin yüzüne baktı.

"Çok güzelsin Baek Hyun."

"Sakın beni toplum içinde o bakışlarla etkilemeye kalkışma. Hiç sırası değil."

"Ben sana gözlerini kahverengi yap diyor muyum? Hem seni bu kadar seviyorken sana bakışımı nasıl değiştirebilirim?"

Baek Hyun elini göğsüne koyup "Tanrım..." diye fısıldadığında Ulrika kıkırdadı.

"Ulrika yine açıksözlülüğün tuttu. Şuraya yığılırım bak."

"Yığılma. Valizler geliyor."

Baek Hyun imalı bir bakış atıp kafasını çevirdi ve dikkatle gelen valizleri izlemeye başladı. Birkaç valizden sonra Ulrika'nın valizi gelmişti. Baek Hyun alıp Ulrika'nın eline teslim ettikten sonra kendininkini kaçırmamak için tekrar odaklandı. Ulrika valizini eline aldığında gereğinden fazla ağır olduğunu düşünmüştü. Yorgunluğuna verip valizinin üzerine oturdu. Baek Hyun'un valizini de aldıklarında çıkışa doğru yürüdüler. Giriş kısmına geldiklerinde Baek Hyun gözleriyle etrafı taradı.

"Baek Hyun benim sigara içmem lazım."

"Yahu bi' dur. Eve gidelim önce. Havaalanında nerden bulayım sana sigara?"

"Tamam niye kızıyorsun ki?"

Baek Hyun kıkırdayıp alnını öptü ve binadan çıktılar. Hava inanılmaz güzeldi ama ikisi de ilerleyen saatlerde çok sıcak olacağını biliyordu.

"Oh mon Dieu! J'avais peur de ne pas pouvoir te rattraper!"

Onlara doğru koşar adımlarla gelen bir adam yüksek sesle söylediğinde Ulrika kaşlarını çatarak küçük bir adımla geri çekildi. Baek Hyun yüzüne yayılan büyük gülümsemeyle valizini ve elini bırakıp adama sarıldığında Ulrika dikkatle adamı izliyordu. Kıvırcık saçları, beyaz teni ve yeşil gözleri, uzun boyuyla uyum sağlıyordu.

Baek Hyun sarılmayı bırakıp sevgilisine döndü ve çok mutlu olduğunu belli eden yüzünü gösterdi.

"Kuzenim Alain. Teyzemin oğlu. Alain, Ulrika."

BARTENDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin