5 Haziran 1987
Kahverengi saçlı çocuk sabah güneşinin yüzüne vurması ile birlikte uyandı. Her zamanki gibi bugünde arkadaşlarıyla oynayıp mutlu olacağı bir gündü. Hem annesi bugün ona pasta bile yapacaktı. Yaz tatiline girmişlerdi. Sonunda dersler yerine arkadaşlarıyla daha çok oynayabilecekti.
Gözlerini açtığı gibi güneş yüzünden gözlerini kıstı ve gözlerini güneşe alıştırmaya çalıştı. En sonunda yataktan kalkıp aynanın karşısına geçti. Ayıcıklı pijaması ona büyük gelmiş sürekli kayıyordu. Pijamayı düzeltip odasının yanındaki lavaboya girdi.
Yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladı. Merdivenlerden kayarak aşağıya inip mutfağa ilerlemişti. Hala yüzünde kocaman gülümsemesi vardı. Her yaz tatili böyle olurdu zaten. Mutfağa girmesiyle pankeklerin kokusunu alması bir olmuştu. Hizmetçi bayan Hei küçük çocuğu gördüğünde kocaman gülümsemiş pankekleri yakmamak için çevirmişti. Küçük çocuk pür dikkat onu izliyordu. Bayan Hei pankeklerden birine çikolata sürüp kahverengi saçlı küçük çocuğa uzattı. Çocuk önündeki pankeke açlıkla bakıyordu. Hemen uzanıp almış hafif eğilip teşekkür etmişti.
Bayan Hei dizlerini kırıp çömelmiş küçük çocuğun boyuna gelmişti. Ellerini kahverengi saçlara atıp düzleştirmeye başladı. Küçük çocuk hiçbir zaman kalkınca saçlarını taramazdı. Sürekli bayan Hei kahverengi saçlarını tarar ve düzleştirirdi. Saçları taranan çocuk büyük gülümsemesiyle bayan Heiye el sallayıp mutfaktan çıkmıştı.
Bahçeye çıktığında masanın neredeyse hazır olduğunu gördü. Annesi ve babası çoktan masaya oturmuş iş hakkında ve havanın ne kadar güzel olduğu hakkında konuşuyorlardı. Evet hava çok güzeldi. Olması gerekenden bile güzeldi. Güneş tam tepede olmasına rağmen yakıcı değildi. Çok serin olmasa da hafif rüzgar vardı. Bulutlar harika şekillerle gökyüzünde duruyor insanları izliyorlardı.
Küçük çocuk ablasının yanına oturmuş masadaki lezzetli yemeklere bakıyordu. Ablası küçük çocuğun haline gülüp elini saçlarına attı. "Günaydın küçük yaramaz" dedi sakin ama bir o kadarda neşeli sesiyle. "Günaydın abla" Küçük çocuk ince sevinçli sesiyle karşılık verdi.
Bayan Hei elindeki limonatalarla bahçeye çıktı. "Kim limonata ister?". Küçük çocuk heyecanla arkasını dönüp konuştu. "Ben, ben istiyorum bayan Hei". Bayan Hei gülümsemesiyle gelip küçük çocuğun bardağına limonata koydu ardından masadaki diğer bardakları da doldurdu. Babası sonunda gazeteyi bırakmış sigarasını söndürdükten sonra masaya baktı. Her şey çok düzenli ve yerli yerindeydi. Masaya bakmanız bile 2 kilo et yeseniz de acıkmanızı sağlardı.
Herkes masaya yerleşince yemekler yenmeye başlamıştı. Küçük çocuk büyük bir açlıkla ablasının onun tabağına koyduğu her şeyi yiyordu. Yemek bitince küçük çocuk sandalyeye dayanıp karnını tuttu.
"Ben doydum. Yemek için teşekkürler bayan Hei!" dedi masadan kalkıp mutfağa geçerken. Bayan Hei masayı toplamak için dışarı çıkarken küçük çocuğa konuşarak karşılık verdi.
"Önemli değil Jisung!"
Küçük çocuk merdivenlerden hızla çıkarak odasına girdi. Kıyafetlerini değiştirip altına bir şort ve bir tişört giydi. Her yaz yaptıkları gibi nehre yüzmeye gideceklerdi. Arkadaşları çoktan onu orada bekliyorlardır.
Çıkmadan önce babasının havalı güneş gözlüğünü çalmayı da unutmadı. Bisikletine atlayıp sürmeye başladı. Kasabayı gezerken yine ne kadar harika bir kasaba da olduğunu fark etti. Eski bir kasabaydı bu kasabada herkes herkesi tanır birbirlerine yardım etmekten asla çekinmezlerdi. Bu yüzden bu kasabayı çok seviyordu bu çocuk. Burada doğmuştu ve burayı asla terk etmeyi düşünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUMMER -Minsung
Fanfiction!✔! Han Jisung bir yaz tatilinde kasabaya bu kadar güzel birinin gelebileceğini ve geleceğini tamamen değiştireceğini bilmiyordu.