Jeon Jungkook
Şirkete geldiğimde direk olarak Bay Kim'in odasına çıkmıştım. Odanın kapısını tıklarken tüm duygularımdan arınmış gibiydim. Bir şey düşünemiyor veya hissedemiyordum.
"Gel Jeon." Dedi Bay Kim.
Yavaşça odasına girip önünde eğildim.
"Mesajda da söylenildiği gibi videoyu açıklamak ister misin?" Diye sordu.
Ona olayı anlatırken aslında bunun yalnızca nefesimi tükettiğim dakikalar olduğunun farkındaydım.
"Jeon biz bunu halka açıklayamayız. İleride çıkış yaptığında bu video önüne gelecek. Öyle veya böyle her şekilde ortaya çıkacak. O zaman durum açıklansın veya açıklanmasın herkes sana zorba gözüyle bakacak. Çocuğun ağzını yüzünü dağıtmışsın. Burnunun kırılması ve kameralara yansımış dünya kadar kan... bunların açıklaması yok."
Emeklerimin boşa gittiğini hissettiğim anlardan biriydi.
Kafamı salladım sakince.
"Neyseki henüz seni stajyer olarak tanıtmamıştık. Şanslısın. Yoksa bir de linçlerle uğraşmak zorunda kalırdın. Derslerini düzeltmeyi dene. Belki başarılı olursun. Hayatında bol şans."
Yutkunamadım bile. Arkamı dönüp odadan çıkarken gözlerimin dolması zaman almamıştı. Boş olan şirkette merdivenlerden inerken bazen sabahlara kadar dans ettiğim pratik odasına girdim. Kenardan lambaları yakarken ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. Aynaya doğru yürürken bir elimi kaldırıp aynaya koydum. Başımı eğerken göz yaşlarım öylece yere damlıyordu.
Dizlerimin üstüne çöktüm. Alnımı aynaya yaslarken yumruğumu güçsüzce vurdum. Hayalimin öylece ellerimden alındığı bir andı işte bu. Haklıydı. Geri dönüşü yoktu. Zaten olsa dahi her şey ortaya çıktığında bu kadar nefreti kaldıramazdım. İlgiye aşık olan ruhum hakaretleri kaldıracak kadar güçlü değildi.
Kapı açılırken titreyerek ağlıyordum.
"Jungkook. Bebeğim iyi misin? Niye bana haber vermiyorsun? Beni delirtmek mi istiyorsun?"
Kollarını bana hızlıca dolarken kafamı omzuna yasladım ağlamaya devam ederken.
"Sakin ol. Geçti küçüğüm."
Saçlarımı nazikçe okşarken kollarımı boynuna dolayıp ağlamama devam ettim.
"İstersen konuşup ağlayabilirim biliyorsun değil mi?" Diye sordu.
Kafamı iki yana salladım.
"Ortaya çıktığında hakaretleri kaldıramam." Dedim.
"Kimseyi umursamak zorunda değilsin."
"Yemin ederim deniyorum. Her gün, her saat, her dakika... olmuyor. Yalnızca daha da yoruluyorum."
"Geçecek. İleride çok güçlü biri olacaksın."
"İlerisi olsun istemiyorum." Dedim isyan eder sesimle.
"Evimize gidelim mi?" Diye sordu.
Kafamı salladım. Beni kucağına almasını beklemiyordum. Kafamı omzuna gömerken tek tük çalışanların olduğu şirketten çıktık.
...
"Okula gitmen gerek güzelim."
Gözlerimi zar zor açarken saçlarımda parmaklarını gezdirdi.
"Hadi dolabımdan bir şeyler al. Seni ben bırakırım. Duş al istersen. Ben kahvaltıyı hazırlayacağım."
Kafamı salladım ve kollarının arasından kalktım. İyi değildim. Her şey fazla üst üste geliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aphrodite ~Taekook
Fanfiction"Zira hesaba katmamış olmalıydı seni yaratırken tanrılar, güzelliğinin etkisine Afrodit'in bile kapılacağını." Daddy Issuses...