Akşam yemeğini yerken Seokjin Hyung adeta ağlar şekilde sınavın zorluğundan bahsediyordu. Jimin de sınıfta kalacağından neredeyse emindi. Yoongi Hyungun ki gayet iyi geçmişti.
"Senin nasıl geçti Jungkook?" Diye sordu Namjoon Hyung.
"Senin dikkat et dediğin kısımlardan çıktı hep. Teşekkür ederim Hyung. Mükemmel geçti." Dedim gülerek.
"Jungkook doyduysan konuşalım mı?" Diye sordu Taehyung.
Kafamı salladım. Birlikte kalktık. Merdivenlerden çıkarken onun yapılı sırtını izledim. Ellerimi oralarda dolaştırmayı özlemiştim.
Odasına girdiğimizde ışığı açtı.
"Beni öpemezsin. Şımarık davranarak kendini affettireceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Sana orda koluma girmene bir şey demedim çünkü herkesin gözü üzerimizdeyken rencide olmanı istemedim. Sana hala sinirliyim. Bana nasıl yalan söylediğini, o kadının sana dokunmasına nasıl izin verdiğine hala inanamıyorum. Dahası kim bilir neler yaptın? Sana güvenmemi beklemiyorsun değil mi? Yumuşak davranıyorum diye bunu suistimal edemezsin. Hatalısın ve bu sefer bunun üstü örtülmeyecek."
Yutkundum. Gözlerimi kaçırırken onun bu sert haline yalnızca yatakta alışıktım. O zaman sadece alayla güler ve daha da kışkırtırdım. Şuan da ne yapabileceğim hakkında aklımda hiç bir şey yoktu.
Ona doğru bir adım attım. Eline uzanırken anında elini çekti.
"Taehyung, sensiz iyi değilim. Tek başıma uyuduğum her gece dayanamıyorum. Sana ihtiyacım var. Kendimi acındırmıyorum ancak gülüşlerimin gerçek olmadığını bilmelisin. Yüzümün bu denli sağlıklı görünmediğini bilmelisin. Sensizken iyi değilim işte. Beni toparlamışken öylece bırakamazsın. Hatalıydım evet. Reddetmiyorum. Bahane de sunmayacağım. Her şeyimle hatalıydım ama beni kendinle sınama. Yalvarırım... Bana bunu yapma işte. Her şey olur. Bana bağırabilirsin, kızabilirsin, azarlayabilirsin, süründürebilirsin hatta bana vurabilirsin bile. Yemin ederim..."
"Jungkook ne vurmasından bahsediyorsun? Delirdin mi sen?" Diye sordu aniden tepki vererek.
Bilmiyorum. Yalnızca babam ona boyun eğdiğimde bana karşı daha nazik davranıyordu. Bana vurduktan sonra ağlamam sonrasında bana daha iyi davranmasını sağlıyordu. Belki onun da hoşuna giderdi. Niye bu kadar tepki vermişti ki?
"Yalnızca beni kendinle sınama Taehyung. Gözlerine bakamadığım her an ölüyormuş gibi hissediyorum." Dedim.
Bana doğru bir adım attığı sırada telefonum çalmaya başladı. Yutkunurken telefonumu çıkardım. Sun Hee'nin adını görmemle kaşlarım çatılırken anında açtım.
"Efendim güzelim?" Dedim aniden değişen ses tonumla.
"Abi beni al. Yalvarırım al. Ben... ben dayanamıyorum."
"Bebeğim sakin ol. Sorun ne? Geliyorum ben." Dedim hızla göz yaşlarımı silip Taehyung'un odasından çıkarken.
"Babama katlanamıyorum. Eğer iyi bir sonuç alamazsam beni ortağıyla evlendirecekmiş. Abi ben istemiyorum. Ben bunlara katlanamam."
"Sun sakin ol. Böyle bir şey olmayacak. Geliyorum ben. Ben varken o adam bile buna kalkışamaz tamam mı?"
Hıçkırarak ağlarken ben kendimi evden nasıl attığımı bilememiştim bile.
"Ben geliyorum şimdi. Sen hazırlan. Kitaplarını al. Ben seni her gün okula bırakırım tamam mı? Sorun yok. Hazırlan sadece. Kırk dakikaya oradayım."
"Tamam. Bekliyorum. Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum bebeğim."
Telefonu kapatırken çoktan yola çıkmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aphrodite ~Taekook
Fanfikce"Zira hesaba katmamış olmalıydı seni yaratırken tanrılar, güzelliğinin etkisine Afrodit'in bile kapılacağını." Daddy Issuses...