24

7.1K 780 123
                                        

Gözlerimi açıp telefonuma uzandım. Taehyung uyuyordu. Bir kolu karnımın üzerinde duruyor yüzünün yarısı gömülü şekilde hala dünyanın en güzel şeyi olduğunu bağırarak uyuyordu.

Telefonumun ışığı yüzünden gözlerimi kıstım. Saatlerdir odada ikimizdik. Bir ara bizi gelip kontrol ettiklerini hayal meyal hatırlıyordum. Takipçim artmıştı. Yorumlardaki hakaretlerde aynı zamanda. Yine de son iki saattir gelen iyi yorumlarda gözlerimi gezdirdim. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken Twitter'a girdim. Gündemde 2. sıraya düşmüş olan adıma bastım.

Sonrasında bir açıklama görmüştüm. Bu beni gülümsetirken yavaşça doğruldum. Taehyung'un kolunu yavaş hareketlerle üzerimden çekmiş ve üzerini boynuna kadar örterek dışarı çıkmıştım.

Merdivenlerden yavaşça inerken kahve eşliğinde bilgisayarında zaman geçiren Yoongi Hyungun yanına ilerledim.

Gözlerini bana çevirdi geldiğimi duyarak. İçerisi şöminenin ateşi ve bilgisayar ışığı dışında karanlıktı. Yine de yalnız oturduğunu görebiliyordum. Yanına oturdum. Bilgisayarında gözlerimi gezdirirken onun hala bana baktığını biliyordum. Sonrasında kafamı ona çevirerek boynuna uzandım. Yüzündeki gülümsemeyi yakalarken ona sarıldım.

Bir eliyle dizlerinin üzerindeki bilgisayarı kenara bıraktı ve kollarını sırtımda birleştirdi.

"Daha iyisin değil mi?" Diye sordu.

Kafamı sallarken dolan gözlerimle birlikte gülümsedim.

"Teşekkür ederim Hyung. Gerçekten... teşekkür ederim."

Burnumu çekerken hafifçe kıkırdadı.

"Ağlama. Her zaman yanındayız Jungkook. Kötü zamanlarımız oldu. Özür dilerim bunun için. Biraz da benim hatam."
Titrek bir nefes aldı.

"Sorun değil. Şuan yanımda olman çok daha önemli." Dedim.

"Sen her zaman zor zamanlar yaşadın. Senin her zaman yanında olmalıydık." Dedi.

"Benden de kaynaklanıyordu. Kendimi geri çekiyordum. Gerçekten önemli değil. Teşekkür ederim. Siz olmasaydınız kendime gelemezdim. Şuan gerçekten iyiyim." Dedim.

"Buna sevindim." Dedi.

Yavaşça ondan ayrıldım.

"Uyumayacak mısın? Daha saat 4."

"Uyumayacağım." Dedim yanında aynı onun gibi ayaklarımı sehpaya uzatırken. Ellerim koluna sarılırken başımı omzuna yasladım. Bilgisayarını kucağına alırken açık olan şeylerde göz gezdirdim.

"Şuandan itibaren kimsenin hakaret etmeyeceğine eminim. Bir saat önce yayımladığımız bir haberde bundan sonra hakaret edenleri dava edeceğimizi duyurdum."

"Bunları babam yaptı ama sen temizliyorsun." Dedim.

"Sana bir şeyler borçluymuşum gibi hissediyorum. Nedenini tam kestiremiyorum ama keşke daha fazlasını daha yapabilsem diye düşünmeden de edemiyorum." Dedi.

"Bu yeterli. Teşekkür ederim. Borçlu hissetmesi gereken de sen değil benim" dedim.

"Arkadaşlar arasında borç olmaz Jungkook." Dedi.

Omuz silktim. Arkadaş. Sanırım bu kelimenin anlamını tam olarak hissettiğim anlardan biriydi.

Daha sonrasında o arada kahvesini yudumladı ve bilgisayardaki kodlarıyla ilgilenmeye devam etti. Ben de sıkılmadan onu izledim. Arada sorular sorarak ne yaptığını dinliyordum. Kendince geliştirdiği bir programla ilgiliydi işte.

Aphrodite ~TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin