Buradalardı. Altısıda. Uzun zamandır görmediğim Taehyung bile bir şey hissettirememişti.
Babam omuzlarımdan tutarak beni kendine çevirdi. Yüzüme eğilip dikkatle baktı.
"Güzel heyecanlı değilsin. Derece Jungkook. İlk üçe girmeni istiyorum. Sonrasında yemin ederim seni özgür bırakacağım. Yemin ederim ne istersen yapacağım."
Tanrıya inanmazdı. Zira inansaydı kendi evladına bunları çektirmezdi.
"Tanrıya inanmaman bu sözlerini ironikleştiriyor Bay Jeon. Neyseki ağzınızdan çıkan her sözün arkasında durduğunuzdan gereksiz bir güven içerisindeyim."
Bakışları sertti. Yüzüne yumruk atmak istememe sebep olacak kadar sertti.
"Çıktığımda seni burda görmek istemiyorum. Aylardır izin vermediğin şeyi yapacağım."
"Özgür olmak istiyorsan sevgili Jeon birinci ol." Dedi ve beni itti. Çenem kasılırken hızla arkamı döndüm ve sınava gireceğim liseye ilerledim.
Kontrollerden geçtikten sonra yemin ederim tüm duygularımdan ayrılmış gibiydim.
Sınav kolaydı. Sorular binlerce çözdüğüm soruların çoğuyla eşleşiyordu işte. Cevabını daha soruya üstten göz attığımda buluyor yine de bir hata yapmamak için işlemlerimi işliyordum umursamazca.
Bunaldım. 40 dakika vardı bitmesine. Mide bulantısını net bir şekilde hissederken son yarim saate girmeden önce çıkmam gerekiyordu yoksa bir daha çıkış yasaktı. Aptal kurallar.
Görevliye her şeyimi teslim ettikten sonra sınıftan kendimi atmıştım. Fuldü. Yemin ederim cevap anahtarından daha kusursuz bir kitapçık bırakmıştım ellerine.
Kendimi tuvalete atarken sabah yediğim şeyleri kustum. Ağzımı çalkalayıp yüzümü yıkadım. Ellerimi lavobanın kenarlarına koyarak kafamı kaldırdım. Hayatımı mahvetmişti orospu çocuğu. Yemin ederim hayatımı öyle bir mahvetmişti ki bu siktiğimin zekasıyla bile nasıl toplayacağımı bilmiyordum.
Yüzümü peçeteyle silerken midemin boşalmasıyla anında belimden düşmeye yeltenen kemerimi sıktım. Üzerimde ince beyaz bir gömlek vardı.
Dudaklarımı yaladım. Kendimden emin adımlarla çıkarken beni yoklamak amacıyla dışarıda beklediğinden bir haberdim.
Gözlerimiz kesişti. Kafasını yana yatırdı ve kolunu havaya kaldırarak saatine baktı.
"10 dakika geç bitirdin. Fazladan kontrol mü ettin?"
"Kustum."
"Şimdi arkadaşlarının yanına gidebilirsin. Eve gelmek zorunda değilsin."
O arkasını dönüp kendi arabasına giderken güldüm. Özgürdüm.
Dışarıdaydım ve özgürdüm.
"Konuşmana gerek yok bebeğim." Dedi Seokjin Hyung kollarını aniden bana dolayıp kafamı omzuna bastırırken.
Titrek bir nefes aldım. Ellerim sırtına çıkarken parmaklarımı geçirdim.
"Eğer bu yaşadıklarıma değmezse hyung yemin ederim yaşamayacağım." Dedim.
"Değecek. Değdireceğiz." Dedi saçlarımı okşarken.
Kimse nasıl geçti veya nasılsın tarzı gereksiz sorularla oyalanmadı. Her şey ortadaydı.
Aylar sonra ilk defa hepimizin evine giderken bitik olduğum hastalıklı gibi zayıflamış bedenimden dolayı bile ortadaydı.
Namjoon Hyung elime bardağı verdiğinde hiç düşünmeden acı sıvıyı mideme buyur etmiştim tek yudumda. Sessizdi herkes. Beni o cehennemden çekip çıkaramadıkları için üzgünlerdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aphrodite ~Taekook
Fiksi Penggemar"Zira hesaba katmamış olmalıydı seni yaratırken tanrılar, güzelliğinin etkisine Afrodit'in bile kapılacağını." Daddy Issuses...