"Daha derse girmeden ikinci kahveni içiyorsun." Dedi Namjoon Hyung.
"Sabaha kadar oyun oynadım Hyung. Kafamı dağıtmama yardımcı oluyor."
"Bunun yerine uyursan hem dinlenmiş olursun hem de kafanı dağıtmak için fazladan enerji harcamazsın." Dedi Seokjin Hyung.
Omuz silktim. Kahvemden bir yudum daha aldım. İki gündür eve gidip diğerlerine görünmüyordum. Bu pek sorun değildi gerçi. Yani sanırım. Bu akşam eve gittiğimde babamla güzel bir konuşma yapacağımızdan emindim.
Öğle arasından sonraki derste öğretmene haber vermek için aşağı inerken kolumdan döndürüldüm.
Bir basamak üstümde duran kişiye kafamı kaldırdım.
"Beni görmezden geliyorsun."
"Her zaman böyle yapıyorum. Bir tuhaflık mı var?" Diye sordum.
Çenesi hafifçe kasılırken öğrencilerin her zamanki gibi gözü bizdeydi. Bizi pratik odasına sokarken ellerimi ceplerime sokarak ona baktım.
"Dinliyorum." Dedim düz bir ifadeyle.
"Dün beni öptün. Bugünse yüzüme dahi bakmıyorsun. Amacın ne?"
"Dün seni öptüm ancak bana karşılık verdin. Yani bu karşılıklı bir şeydi. Ayrıca ilk öpücüğün falan olmadığına göre başımda hesap sorma."
"Jungkook. Bahsettiğim bu değil. Neden beni umursamadığın."
"Senden nefret ettiğimi söyledim. Gururuna mı yediremiyorsun? Çoğu kişinin yapmak istediğini kolaylıkla yaptım. Tanrı denilen adamı öptüm ve karşılık aldım. Şimdiyse yüz vermiyorum. Bunun ne gibi bir amacı olabilir?"
Saniye saniye sinirlenişini izledim. Onu kullandığımı açık bir şey anlatmıştım işte. Gercekler bu olmasa dahi ben iyi bir yalancıydım. Öyle iyi bir yalancıydım ki gerçeklerin bunlar olmasını sağlamıştım.
"Seni anlamaya çalıştım. Ancak ileri gidiyorsun Jeon."
"Senden hiç bir zaman bunu istemedim Kim. Yüzüne bakmadığım tüm bu sene boyunca bunu anlamış olman gerekirdi."
Sonrasında alayla güldü. Bana karşı kozlarını oynayacağını anladığımda tepki vermemek için şimdiden hazırlığa geçtim.
"Beni kıskanıyorsun. Okuldaki bana karşı olan ilginin farkındasın ve bunu çekemiyorsun. Hiç bir zaman benim kadar ilginin üzerinde olamayacağının farkındasın. Sana karşılık verdiğimde kendini özel hissetmiş olmalısın. Halbuki barda veya boş sınıfta öptüğüm bir kaç kişiden hiç bir farkın yok. Dahası ne biliyor musun Jeon? Bir buçuk senedir yüzüme bakmamaya direnmiş olmana rağmen dudaklarıma dayanamadın. Basitsin."
Ve beni parçaladı. Yavaşça gülümsedim. Yüzündeki ifade dağılırken bu kadar ileri gitmek istemediğini farkettim. Ancak geri adım atmazdı. Atmasının da bir anlamı yoktu. Affetmezdim.
"Güzel. Aynı şeyleri düşündüğümüze göre uzatmaya gerek yok. Yine de bu kadar basit bir insan için dağılman gururumu fazlasıyla okşadı Afrodit."
Göz kırpıp kapıyı açıp çıktım. Güzel bir oyuncuydum. Basittim. Onun gözünde basittim. Sinirle söylemişti önemi yoktu. Düşünceleri buydu. Dedikleri doğruydu. Yalanları başka yine çekmeye çalışmıştım ancak o acımasızdı. Benim onu kullandığımı ima etmem kadar acımasızdı.
Sinirimi atmam gerekiyordu. Yoksa gerçekten tüm gün kendime gelemezdim. Maçta onu yenmek beni kendime getirebilirdi.
Soyunma odasına gidip hızlıca üzerimi giyindim. Sonrası öğretmenin derse gelmesi ısınma hareketleri ve bir kaç koşudan sonra serbest bırakmasıyla geçti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aphrodite ~Taekook
Fanfic"Zira hesaba katmamış olmalıydı seni yaratırken tanrılar, güzelliğinin etkisine Afrodit'in bile kapılacağını." Daddy Issuses...