"İkinci olmuşsun Jungkook. Sondan ikinci." Dedi babam elindeki deneme sınavımın sonucuna bakarken.
"Gerçekten gerizekalı olduğun için mi yoksa bana inat mı yapıyorsun?"
Poker yüzümle karşısında dikiliyordum. Eh onun kadar iyi bir oyuncuydum. Nasıl olsa onun oğluydum.
"Önceki sonucundan bile daha berbat. Ben aptal değilim Jungkook. Biliyorsun. Nasıl olsa zekânı benden aldın." Dedi sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek.
Aptal değildi. Benim yaşımdan bile daha fazla tecrübesi vardı. Elbette benim bu küçük oyunlarımı yemezdi. Kendisini tanıyordu. Kendisini tanıyan biri olarak beni de gayet iyi tanıyordu.
"Sana şans verdim Jungkook. Bunu harcadın. Tatile gidebilirsin. Geldiğinde derslerine odaklanacağına eminim." Dedi.
Onun karşısında aptal değildim. Çünkü onun karşısında hiç bir duygu barınmıyordu bedenimde. Bir şeyler planlamıştı. Babam şans vermezdi. Şans dediği şey yüzüme tokat atıp üzerime üstünlüğünü sağladıktan sonra dediğimi yapmamdı. Bazen baş kaldırmak gereksizdi. Bazen cesaretli olmak aptallıktı. O haklıydı. Bana tokat attığında kafamı bir daha kaldırmamalıydım. Bana ödetirdi. Bana öyle bir ödetirdi ki kendimi toparlayamazdım.
Eh öyle de olmuştu.
"Odana gidebilirsin. Bu tatil sana iyi gelecektir. Sonrasında Jeon soyadının hakkını verecek şekilde çalışacağına inanıyorum."
Beni öylece bırakmamasını diledim. Yüzüme yeniden tokat atabilir beni hastanelik edene kadar dövebilirdi. Yemin ederim bunlar onun kafasının içinde dönen tilkilerden daha az zarar verici olurdu.
...
Bugün karne günüydü. Yarıyıl tatiline giriyorduk. Ayrıca heyecanlıydım. Yoon Ho sonunda doğru bir karar vermeyi başarmıştı. Beyaz gömleğimi pantolonumun içine sokup belime siyah kemerimi yerleştirdim. Bakardınız bu kemer gece başlamadan bileklerime bağlanıverirdi. Bana her şeyi unutturmalıydı. Yapardı da.
Kim Taehyung
Önemsiz olan kağıt parçasını aldıktan sonra her zamanki evimize geçmiştik. Zaten okulda tutmamışlardı bile. Hızlıca karneleri dağıtmışlar bizi rahat bırakmışlardı.
Elime aldığım birayı açarken ne kadar parçalandığımıza baktım. Jimin'siz Yoongi, Seokjin'siz Namjoon iyi değildi. Moralleri o kadar bozuktu ki Hoseok bile neşelendirmek için bir çaba sarfetmiyordu.
Kapı çaldığında sessizliğin bozulmasıyla Hoseok'un irkilişine güldüm.
"Ben bakarım." Dedim kimsenin kalkmayacağını anladığımda. Onlara kalsalar kapıyı açmazlardı bile.
Kapıyı açtığımda karşımda tüm yakışıklılığıyla Seokjin duruyordu.
"Taehyung. Jungkook'u durdurmamız gerek." Dedi panik dolu bir şekilde.
"Neden ne oluyor?" Diye sordum panikle.
Namjoon da onun sesini duyduğu gibi arkamda bitmişti zaten.
"Zamanımız yok. Yoon Ho kim biliyor musun? Bilmiyorsan bile Yoongi eminimki çabucak bulacaktır." Dedi Seokjin.
"Yoon Ho mu?" Diye sordum askılıktan hızlıca ceketimi alırken.
"Yolda anlatırım. Gidelim sadece." Dedi.
Ben hızlıca ayakkabılarımı giyerken diğerleri de çoktan pesimize takılmıştı. Küs olabilirdik beya aramızda soğukluk olabilirdi ancak hepimiz kendisine değer vermediğimizi iddia ettiği Jungkook için bile her şeyi yapardık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aphrodite ~Taekook
Fanfiction"Zira hesaba katmamış olmalıydı seni yaratırken tanrılar, güzelliğinin etkisine Afrodit'in bile kapılacağını." Daddy Issuses...