Zeynep Baksi Karadağ
UğurlamaEda üniversite okuyordu. Neredeyse otuzuna girmek üzereyken hemde.
Okumanın yaşı yok sözünü boşa çıkarmamak için falan değil. İçinde ukte kalan o hissi biraz kırbaçlamak için birde hayatını yoğun bir tempoya sokup daha az düşünmek için.Hem ikinci öğretim derslerine yetişirken fakülte dışında sigara içen gençler yanında bir iki sefer tüttürmek acayip havaya sokuyordu onu.
Kendini oraya ait falan hissediyordu. Sanki o şeyleri hiç yaşamamış, yaşı otuza dayanamamış, çocuğu olacakmış gibi.
Yirmili yaşların ilk başının heyecanı ilik ilik isteniyordu hücresine.Son kez çektiği sigarasını yerde birikmiş izmaritlerin arasına atarak topuklusu ile ezdi.
Kabanı cebine soktuğu elleri ile topukluların yere vurduğu ses ile yanından geçen insanlar arada dönüp bakıyordu.Bir ara biri akademisyen sanmıştı, hoşuna da gitmedi değildi.
Kapısında durduğu amfiyi bir süre süzdü, eh uzun zamandır pek uğrak mekanı değildi, özellikle bu dönemin geldiği ilk dersiydi.Şükür ki, devam sıkıntısını çalışan bir birey olduğu için bazı günler hoş karşılıyorlardı.
İlk iki haftanın kaybı vardı, pek not tutmazdı ama can kulağı ile dinlerken arada kulaktan kulağa konuşarak kıkırdaşan gençlere bakarken eğlenirdi.Çok güzellerdi, farkında değillerdi.
Gençlik öyle güzel bir vakitti ki bir gidince asla geri gelmiyordu.Amfinin orta sıralarından birine yerleşip, pahalı çantasını ki cidden pahalıydı. Yanında ki boş sırayı eli ile açıp üzerine yerleştirdi.
" Afedersiniz, oturabilirim değil mi?" Yandan gelen ılık ses ile döndü. Sınıfında pek görmediği bir genç eli ile çantasının yanında ki boş sırayı gösteriyordu. İstemsizce başı ile onayladığında elindeki kitapları masaya koyup yerine oturdu. Yetişmek için koşturduğu alnında biriken damla damla terden ve derin soluklu nefeslerinden anlaşılıyordu. Dilinin damağınayapıştığından emindi Eda.
Çantası içinde ki minik su şişesini çıkararak, kitaplarını açmak için uğraşan çocuğun önüne ittirdi.Ona doğru şaşkınca dönen gence gülümseyerek kaşları ile suyu işaret etti. " Hararetli duruyorsun, Afiyet olsun." Genelde küçük bir su şişesi çantasında dururdu. Açılmamış bir suydu, rahatça içebilirdi. Eda'nın içi rahattı. Çocuk bunu reddecek bir durumu yokmuşcasına suyu açarak iki yudumda neredeyse dibine indirdi. Şişeyi kapatarak yerine koyduktan sonra elinin tersi ile sildi dudaklarını.
" Teşekkür ederim acayip ikrama geçti."Eda mühim değil dercesine omuz silkti.
Bir süre sonra bakışları, derse başlayan hoca ile her dediğini anayasa yazar gibi kaçırmadan yazan çocuk arasında kaldı. Çirkin ve eğik yazısını ondan başkası okuyamaz gibi duruyordu, yine de başını bir kez bile deftere çevirmeden hem hocayı dinliyor hem yazıyordu.Eda ilk bakışta bir çıkarım yaptı, azimli ne istediğini bilen ve düz bir insan. Klasik, gelecek hakkında kaygıları olan ve onları gidermek için çabalayan biri. Belki de devlette memur olup hayatını tek düze ve garantiye almış olarak yaşamak isteyen. Ben gibi... Tam olarak böyle düşündü Eda, benim gibi.
Ne çok derdi olsa da bir şekilde hayallerine küsmüş ve amansız bir gelecek kaygısına vurulmuş. Ne acınası hayatların ürünüyüz böyle. Ne zaman öleceğimiz bile kesin değilken, böyle bir garip hiçlik ve bilgisizlik içindeyken bile bir şeyleri elde etme ve bilgi peşinde koşma derdindeydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proletarya
RandomEsen, yirmi dört yaşında iki yıllık bir memurdu. İyi yaptığı tek şey; iki dakikada 120 kelime yazmak ve bulunduğu ortamda görünmez olmaktı. Arkadaşı ve sevgilisi yoktu. Dahası, hayatında hiç öpüşmemişti. • • b x b •• 11.09.20