Parazitizm

4.7K 431 76
                                    


"Dedim ama ben sana! O kadar suskun ve cevaplardan yoksunsun ki. Belliydi böyle olacağı."
Elindeki pembe dosyanının kenarları ile oynamayı kesip, dikkatini onunla sabahtan beri, konuşmaya çalışan Eda'ya veremedi.
" Kime diyorum ben, sabahtır boşa atıyorum resmen! Dosya ile oynama da bak buraya."
Başını isteksizce kaldırıp karşı  masadan lacivert bir takım ile gözlerini daha  da açığa  çıkarmıştı.
Hafifçe midesi burkuldu.
"Dinliyorum."
İsteksiz  bir kaç  kelam dökmeye zorladı kendini." ...dinliyorum ama ne diyebilirim ki ? Torununun ilk yaş günüymüş.Ne yapabilirdim ?"

Eda gözlerini devirdi. Gözlerine bakma diye telkinledi kendini, bakma.
" Kuzum, napalım yani ilk yaş günü ise hem ilkmiş değil  mi? Daha kutlayacağı nice yaşları var. Senin son haftalarda ki boş günlerin yeni gelmişken resmen gereksiz bir şekilde  meşgul  olacaksın."
Dosyanın kenarı ufak bi ezilme ile yırtıldı.Kıvrak parmakları ile hafifçe  düzeltme girişiminde bulunurken bir yandan da konuşmaya  başladı.
" Hallederim ben,önemli değil."

Düzelmeyeceğini anlayınca masaya fırlatırcasına attı.
" Benden bu kadar, kendi kararın."
Eda haklıydı, buna bir şey dediği  yoktu. Sırf boşta  diye milletin işini  yapamazdı, ama hayır demeyi pek bilmiyordu.

Daha doğrusu hayır kelimesini tam olarak bir yerlerde kullanamadığı için  alışık  değildi.
Adını  ve varlığını  telaffuz edemeyen birinin, bir şekilde onun üzerine  yıktığı  iş yığını masasının en dip köşesinde , ondan olabildiğince uzakta duruyordu.
Sanki biraz yakınına koyarsa kendini daha çok, salak gibi hissediyordu.

Orta yaşını yeni geçmiş, iş arkadaşının  torununu birazcık kıskançlık ile tekrar düşündü.

Annesi, lise zamanlarında doğum gününden yaklaşık on gün sonra; hiçte sürpriz  olmayacak bir şekilde, yemekten sonra çayın  yanında yuvarlak alüminyum fırın tepsisi içinde; sönük kakolu kek üzerine,rastgele sıvanmış kremşanti ve üzerinde evde nereden çıktığı  belli olmayan bir adet sarı mum dikilmiş bir şekilde salonun ortasına getirmişti.
Sonra da neşeli neşeli gülmüş, doğum günün kutlu olsun sarı topalağım demişti. Bizim oralarda domatese, topalak da denirdi. Beyaz teni sürekli  kızarmaya meyilli olduğundan, annesi arada derdi.
Aslında,doğum  günü  kavramını  henüz  algılayamamış bir aile için bu durum en az sürpriz  kadar yüksek  işlevli bir durumdu.
O da, annesi  kadar neşeli  gülmüş, dilek dilemek için  gözlerini kapatmaktan utandığından aklından  ufak bir kaç  dilek fisıldamış ve önemsiz bir hareketle mumu söndürmüştü.

Sonra babasından doğum  günü  ile ilgili ufak bir kutlama beklemiş fakat babası doğum  gününü  kutlamamış, aksine umursamaz bir ifade ile önüne  koyulan kek ve çayını  içerek  geceye doğru yayımlanan haberlere bakmayı sürdürmüştü.

Hafif bir kırgınlık içine  yerleştiği anlarda annesine bakıp  gözlerindeki  neşe  ile iyi hissetmeye çalışmıştı.

Kulaklarını aniden giren ses dalgası ile biraz irkilerek kendine geldi.
Gözleri sesin kaynağını aramak için  bir kaç saniye odayı taradığında camın içinden  esen rüzgarın masası üzerindeki boş şişeyi  yere düşürdüğünü  fark etti.
İsteksiz bir şekilde yerinden kalkarak yerdeki şişeyi  alarak masasının iç  tarafında bulunan  çöpe  attı.

Gözlerini Eda'ya bakmamaya özen  gösterecek şekilde  bir yerde sabit tutarak masasına ilerledi ve elini ona ait olmayan işin sorumluluğunu almak için  dosya yığınına uzattı.

ProletaryaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin