"Şimdi sen gidersen ne yaparım ben Yade? Sen olmazsan ne olurum ben..."
" Beni gerçekten sevmediğinin farkında bile değilsin Cihan. Sen hayatının her konumunu o kadar güzel ilerletmişsin ki! Tek eksik sana bir ömür yarenlik edecek biri olmuş, sende ideallerine uygun olan beni, seviyor gibi yapmışsın."
Cihan gergin sinirlerini yumuşatmaya çalışır gibi bir süre durakladı. Ne dese sevgisine inandırırdı. Seviyordu işte! Salak mıydı bunun ayrımını yapamayacak kadar! Neden durduk yerde en umulmadık yerde neydi bu tavırları"
" Sen benim için boşluklarımı dolduran biri değilsin Yade. Sen benim için; hayatımda varlığını sığdırmak için bir boşluk açtığım kişisin!"
Genç kadın, adamın dediklerinin, gerçek olmasını bin bir hevesle istiyordu ama değildi işte. Öyle değildi... Usulca kafasını sallayıp akmak üzere olan göz yaşlarını sıkıca tuttu. Yeteri kadar üzülmüştü. Bu kadar severken karşısındaki adamın seviyor gibi yapışları, kendini bile kandırışlarını; ne bedeni , ne de ruhu kaldıramıyordu.
" Hayır!" yüksek sesi mekanda ki tüm gözleri onlara çevirmişti. Masa da duran yüzük, genç adamın, kadının ani yükselişine tepki olarak kolunu oynattığı an düşmüştü yere. Metalin zeminle buluşması ufak bir tıkırtı çıkarırken, güzel bir usta tarafından zarifçe kesilmiş pırlanta yerdeki minik çamur lekesi ile kirlenmişti. Değerini kaybetmemişti ama onu silene kadar güzel de görünmeyecekti işte.
" Hayır, senin için ben o boşluğu doldurmak için varım. Daha fazlası için değil."
Yade'nin masa altından sıktığı eline, kuaförde bir dünya para dökerek yaptırdığı güzel tırnaklarını geçirmişti. Tırnaklarının deldiği avucunun acısını bile hissetmiyordu. Sevdiği adam karşısında ona hayatının en güzel teklifi için hazır olmuştu, bekliyordu. Her şey çok güzeldi! Her şey.
Açık hava da manidar bir mekan, güzel bir yemek. En sevdiği çiçeğin içinde ki tepeciğe yerleştirilmiş bir yüzük ve süslü bir evlilik cümlesi! Dahası işleri var, dertleri yok gibiydi. Sanki Yade'nin mutlu olmaması için bir neden yok da o nankörlük ve şımarıklık ediyor gibiydi. Cihan ona öyle bakıyor gibiydi, biraz hüzünlü baksaydı... azıcık bir hüzünle baksaydı eğer o an Yade şaka yaptım deyip uzun bir öpücük konduracaktı en sevdiği dudaklara.
Öyle değildi ama hiç bir şey öyle değildi! Yade eğer aşkından ölümü seçebileceği adam ile evlenirse; çok sevdiği halde kökünden sökülüp altın varaklar ile yapılı bir vazo içinde solup gidecekti.! Biliyordu. Onun istediği dört dörtlük bir evlilik değildi ki. Her zorluğu beraberce aşabileceği sevgi dolu bir evlilik istiyordu. Sevgi sıkıntısı değil, maddiyat sıkıntısını yeğlerdi.
Cihan mükemmele yakın bir adamdı! Düzgün bir üniversiteden derece ile mezun olmuş,devlet dairesinde yüksek mevkili bir işi kapmıştı. Düzgün bir ailenin düzgün ve sosyallikle dolu bir adamdı. Her ilişkisinin belirli sınırları vardı fakat asla yalnız kalacak bir tip değildi. Düzenli bir arkadaşlık ilişkilerine sahipti! Dahası sanata ilgisi vardı, düzenli bir müze ve sergi ziyaretine gider, amatör olarak iki müzik aleti çalardı.
Ama Yade'yi etkileyen şey'i hayat dolu ve kibirden uzak olmasıydı. Cihanı mükemmele yakın yapan şey de buydu işte. O kadar iyimser ve kibardı ki, ondan etkilenmemek ve ona kapılmamak zordu! Onu gördüğünüz anda ışıltısından gözlerinizi kamaştırabilir, nezaket ile kalbinizi sezdirmeden çalabilirdi.
Yade de yaşamıştı bunu sezdirmeden her şeyini vermişti ona, başta Cihan'da ona karşı öyle sanıyordu. Sonra, sonra fark etti ki; Cihan sevdiğini sanan biriydi. Koskoca adam olmuştu ama aşk'ı karıştırabiliyordu. İlişkide her şeyini vermeye çalışıyordu Cihan, aşkı hariç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proletarya
AcakEsen, yirmi dört yaşında iki yıllık bir memurdu. İyi yaptığı tek şey; iki dakikada 120 kelime yazmak ve bulunduğu ortamda görünmez olmaktı. Arkadaşı ve sevgilisi yoktu. Dahası, hayatında hiç öpüşmemişti. • • b x b •• 11.09.20