Uzun ve ter kokulu koridorda ilerlerken bir an duvar boyunca uzayan, birkaç camı ardına kadar açma isteğini zor bastırdı.
Öğle arası olmasına rağmen, insan kaynayan koridorda adımlarını hızlandırarak ait olduğu kata çıktı.
Çay ocağının bulunduğu yerin çevresinde bulunan bütün boş koltuklar, iş arkadaşları tarafından doldurulmuş, koyu bir sohbete tanık oluyorlardı.
Adımlarının hızını öncekine nazaran,bir miktar daha arttırdı. Sadece yüzeysel olarak gördüğü bir miktar insanın yanında bir türlü rahat hissedemiyordu.
Normal durumlarda onu durduran kişi türü: adliyede aradığı yeri bulamayan kişiler olurdu.Bu yüzden koridor ortası muhabbetini, yön tarifinden öteye hiç götürmemişti.
" Ayy Eray bey durun durun. ERAY BEY!"
Esen adımlarını durdurup durdurma arasında hafif bir kararsızlık yaşadı. Adı Eray değildi, ama burada adını bilen birileri olduğunu pek düşünmüyordu! Dahası, koridorda durma işlemini gerçekleştirebilecek olan tek hareketli kendisiydi.
Kararsızlığını,kesin bir karara bağlayarak; parlak mermer zeminde, siyah ayakkabılarını tok bir ses çıkaracak şekilde durdurdu. Ağırlığını topuklarına vererek hafif ama keskin bir şekilde vücudunu kalabalığa döndürürken ifadesiz yüzü biraz yumuşadı.
" Bana seslendiniz sanırım? " Kaşlarını hafifçe kaldırarak onunla yaşıt olup olmadığını pek anlayamadığı; uzun saçlı, ipek gömlekli genç kadını normal bir izlenim süresince süzdü.
" Evet, bir türlü duymadınız beni. Bende biraz bağırmak durumumda kaldım."
Parmaklarını iç içe geçirerek, hafif mahcup ama sitemli ses tonu ile konuştu.
" Yok, önemli değil.Sorun nedir?"
Konuyu gereksiz safsatalardan uzak bir şekilde direkt girmesini istiyordu. Girse bir an önce, o da odasına dönseydi." Hasan Tül, Hakim olan. Sizle çalışıyor değil mi ?"
Konunun neden beraber çalıştığı adama geldiğini pek anlamadı.
" Evet, belge mi iletilecek ?"Kalabalık ona biraz şaşkına dönmüş gibi baktı. Yanlış bir cümle söylediğini düşünmüyordu.
" Duymadın mı ? Aaa aynı oda içindesiniz nasıl duymazsın."Esen yılmış bir şekilde neyi duymak zorunda olduğunu düşünüyordu.
" Şey ne duymam gerektiğini bilmiyorum, henüz kendisi de gelmedi işe."Köşede ki; kısa boylu, uzun burunlu ve kahve rengi, yıllanmış bir takım orta yaşını geçtiğini kanıtlarcasına üzerinde duran adam hafif cıkladı.
" Kendisinin gelecek yüzü mü var oğlum, tacizden inceleniyor şuan. Yarın bir gün uzaklaştırma kararı çıkar."
" Efendim..." Esen duyduklarının şaşkınlığı ile hafifçe yutkundu.
Ne zaman olmuştu, ve neden onun bile haberi olmadan güvenliğin ve giriş katta bulunan bölüm görevlilerinin bile haberi vardı.
Dahası kimi taciz etmişti? Şimdi ne olacaktı?
Böyle bir adam olup, olmadığı hakkında pek yorum yapamazdı. İnsanları tek bakışta çözen bir sarraf değildi. Böyle bir şey bekliyor veya beklemiyor değildi ama şaşırmıştı." Senin nasıl ruhun duymadı yavrum, aynı yerde çalışıyorsun birde. Sabahtan beri adliye çalkalanıyor." Köşedeki tekli koltukta oturan yaşını almış olan kadın konuşurken bir taraftan da elinde ki fincanı koltuğun yan tarafındaki yaslanma yerine usulca yerleştirdi.
"Duymadım..."" Yenisin demi burada? Arada olur böyle şeyler. Bu kulaklarımız neler neler duydu, gözlerimiz neler neler gördü hiç şaşırmıyorum artık. Sende yeni çalışmaya başladığından nasıl tanıyacaksın daha şimdiden. Önce bir acemilik yılını atlat da insanı gözünden tanımaya başlarsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proletarya
RandomEsen, yirmi dört yaşında iki yıllık bir memurdu. İyi yaptığı tek şey; iki dakikada 120 kelime yazmak ve bulunduğu ortamda görünmez olmaktı. Arkadaşı ve sevgilisi yoktu. Dahası, hayatında hiç öpüşmemişti. • • b x b •• 11.09.20