Öyle değil...
Hayat hikayem öyle başlamıyor.
Hayat hikayem tam olarak aldatıldığımı öğrendiğim o ilk anda başlıyor.Eda kıpırkıpır sıra üzerinde oyalanırken kalemi elinde serbest bırakıp bir iki tur çevresine göz attı. Herkes harıl harıl yazıyorken önünde duran boş kağıda adını bile yazmamıştı henüz. Daha doğrusu yazamamıştı
Gece gündüz çalıştınız mı naptınız? Diye düşündü. Sonra kurşun kalemin arkasını bir tur daha dişledi ve etrafta tur atan araştırma görevlisine göz ucuyla bakıp, önünde kağıdını vatan savunur gibi koruyan, kızın kağıdına bakmaya çalıştı ama nafile.
Azıcık kağıdını başkası görse ölürdü sanki. Araştırma görevlisi amfinin en arkasından adım adım aşağıya inerken yanından geçtiği sırada başını merdiven boşluğuna çevirdi. Gözetmen geçtiği anda karşında Gururun gözlerini gördü, sonra kirli sakallarını. Hatta güzel çapkın bir tebessümünüde.
Ona hafifçe gülümsediği an Gurur büyük bir ciddiyetle önde yavaş yavaş aşağıya doğru inen gözetmene baktı ve ani bir hamle ile sırasından hafifçe kalkıp önünde duran boş kağıdı çekip, kendi kağıdını koydu ve tek bacağını henüz çıkarmadığı sırasına hiç bir şey olmamış gibi oturdu.
Her şey bir kaç saniye içinde olmuş ve bitmişti. Bir kaç göz onlara baksada tekrar kağıtlarına dönmüşsede Eda şaşkınca gözetmene baktı, her şeyden habersizce aşağıya inmeye devam ediyordu.
Aniden tekrar Gurur'u buldu bakışlar. Dudakları kızgın bir şekilde büzüldü. "Napıyorsun sen?" Diye kıpraştı dudakları.
Gurur omuz silkip "Rica ederim." Diye fısıldadı ve önüne döndü. Eda hafif bir kızgınlıkla önünde duran kağıda ve kağıdın başında yazan kendi adı ve numarasında takılı kaldı. Hem yazı da onun yazısına benzetilmeye çalışılmış gibi küçükçeydi.
Dudaklarını dişleyerek tebessüm ederek bir süre yazıları parmaklarıyla sanki hissedebilir gibi okşadı. Bazen böyle şeyleri hissetmek isterdi insan, kağıda yazılan harfler neden olaki ellerinin altında yok oluyordu. Neden parmakları onları hissedemiyordu?
Derisini bir an işe yaramaz buldu. Görmek yetmiyordu; dokunmak istiyordu. Kağıdın sonuna doğru dökülen kelimelerin en sonuna ufak bir gülen surat eklenmişti. İki nokta ve bir parantez. Yutkundu.
Bir kere, iki kere, üç kere. Elinde arkasını dişlediği kalemi hazırola geçiyor gibi parmaklar arasına kaydı ve gülen suratın yanına ikinci bir gülen suratı ekledi. İşte şimdi olmuştu.
Mutlu bir sınav kağıdı.
Belkide amansız bir aşk itirafı.Gören kişinin düşüneceği ilk şey Fransız ihtilalinin Osmanlı devletine etkileri olabilirdi ama bu farklıydı. Aslında Eda'nın hayatına yapılan bir ihtilal söz konusuydu ve kalbine ne tarz etkileri olacağından henüz emin değildi.
Kalp atışı hızlanıyordu. Yıllar sonra kalbi gerçekten koşmaktan değilde başka bir sebepten hızlanıyordu. Kredi çekip aldığı Hérmes çantasını eline aldığında bile bu kadar atmamıştı kalbi. Gerçi insan kendinde eksik olana uzanamayınca olmayan şeylere karşı açgözlü oluyordu böyle.
Tıpkı sevgiye aç birinin yediği yemeğin onu doyuracağını sanması gibi. İnsan eksiklerini başka yerle kapatmaya çalışsa da olmuyordu o eksik orada hep kalıyordu.
Eli istemsizce karnına gitti. Refleks ile duraklayıp elini çekti. Sanki birini sevmeye hakkı yok gibi.
Başka bir yutkunuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proletarya
RandomEsen, yirmi dört yaşında iki yıllık bir memurdu. İyi yaptığı tek şey; iki dakikada 120 kelime yazmak ve bulunduğu ortamda görünmez olmaktı. Arkadaşı ve sevgilisi yoktu. Dahası, hayatında hiç öpüşmemişti. • • b x b •• 11.09.20