İsraf

4K 365 36
                                    

Sıcaklık parmak uçlarına acı vermeye başladığında, hoşuna gidercesine bütün  eli ile sarmaladı çay bardağının gövdesini. Avuç içlerine yayılan sıcaklığı, hafif bir şekilde  gözlerini  kapatarak hissetti. Acı katlanılmaz olunca elini çekti ve diğer elinin içine  sürdü. Elleri birbirine değince sıcaklık  yayılmış  ve azalmaya başlamıştı.
Tatsız bir şekilde ağzını sessizce şapırdattı. Acıkmış ve midesinin her an guruldamaya başlaması gerçeğini  bir türlü  geriye itemiyordu.
Hem, aç karına demli çay midesini bulandırıyordu.
Bulunduğu yerde uslu bir çocuk gibi  oturuken. Gözlüğünü burnunun ucuna indirmiş dikkatle elinde ki pembe dosyayı inceleyerek onun yanına gelen adama baktı.
Müsrif diyerek iç  geçirdi gözleri çöp kutusu içinde ki  yarısı yenmemiş ekmek arasına baktığında.
Midesi bu görüntüyü  görünce daha çok  kıvrıldı.
"Yeni Hakim ne zaman gelecek? Bir süredir yoktu demi biri."
Kafasını onaylarcasına salladı. "Öyleydi, gelir sanırım bugün."
Arkada oluşan  gürültülü  sessizlik içinde bir çığlık  koptu.
Arkasını bir an da dönüp  koridorda çığlık  çığlığa  ağlayarak  ilerleyen, genç ve kumral kadına bakındı. Dünyasının  sonu gelmiş gibi bir görünüşü  vardı.
İçinde  oluşan  hafif merak dürtüsüne engel olamadı. Neden bu kadar kötü  durumdaydı.
Gözleri  bir merakla tekrar koridorda uzaklaşan  silüeti takip etti.
" Zavallı kadın."
Gözlüklerinin yerini biraz daha bulmuş gibi burunun üzerinde, işaret parmağı ile itti ve dudaklarını bastırıp  bıraktı.
" Neden ki?" Savsakca sorduğu soruyu ilgiyle cevaplamak için kıpırdandı karşısındaki  orta boylu, kır saçlı adam.
" Boşanma davası sonuçlandı bugün."
Kafasında bunda bir sorun olup olmadığını  yokladı.
" Çocuğunun  velayitini mi alamadı?"
Elinde ki doyasıya  kapatıp  karşısında duran,döner  sandalyeye oturdu.
" Yok be, çocuğu  bile yok."

Esen olayı ne kadar düşünse de belirli bir neden bulamadı.
Parmak uçları karıncalanarak acı çaya uzandı ve bir yudum alma ihtiyacı hissetti.
Midesi daha çok  kıvrıldı.
" Peki neden ?"
"Çok sevgiden. Kadın boşanmak  istemiyormuş hiç, adam boşandı. İşte çok  sevgiden bunalmış adam. Artık yeter diye hırpalamış kendini önce ki  mahkemede...." derince nefes aldı ve önünde  bulunan dosya yığınını düzeltmeye başlarken devam etti.
"...Kadının sevgisi adamı çok  bunaltmış  anlayacağın. Kadına kalsa, adam ölse mezara onunla girecekmiş.Onsuz bir hayat düşünemiyormuş falan filan. Adam da hastalık  derecesinde görüyormuş  sevgisini. Tuhaf tuhaf boşanma  nedenleri işte  oğlum. Allah hidayet versin, hayırlı  insan versin, her şeyin de ölçülüsünü versin. Sonra insanlar şaşırıyor böyle. "
İstemeden açılan  dudaklarını  hızla  toparladı.
Sevgi israfı da mi kötüydü yani?  Her şeyin  ortası gerçekten  en iyisiydi sanırsa.
Elini tekrar çaya uzatacakken son anda kendini durdurdu.
Birazda çay israf etse midesi için  iyi olabilirdi.
Belki bazen o şey  israf değildi de doğrusuydu. Karşıda  sevgini karşılayan  olmayınca boşa akan su gibi oraya buraya akıp gidiyordu. Önce sevgini içinde sığdırabilecek bir kuyu bulmak gerekti.
Bir bardak ne kadar su alırdı ki? Biraz çok  koysa  taşardı. Doldurmaya devam etsen ev sular altında kalırdı.
Sende deli olurdun. Hasta olurdun.
Mecnun, Leyla'ya olan imkansız hislerinin acısını dindirmek için  daha büyük  ve imkansız bir aşka  düşmüştü.
Ne de olsa bir yarayı çabucak hissetmemek için  daha büyük  bir yara  açmak  gerekiyordu. O da öyle  yapmıştı; Leyla'nın aşkını unutmak için  daha büyük  bir aşkın varlığına  tutunmuş düştüğü  çöllerde. Leyla'sı onu bulduğunda varlığını  bile sezmemişti Mecnun. Öyle  kör etmişti  ki yeni aşkı  gözünü, uğruna açtığı yeni yaradan görememişti ilk yar'ını da yarasını da.
Zavallı kadın cümlesi tekrar beyninde yankılandı, hastalıklı sevgisi  tekrar duyuldu kulaklarında Sonra ise inleye inleye geçip  gitti koridorda ki  kadın aklına  geldi ?
Çok sevgisi ona neler yaptırmıştı  acaba ?
Merak etti. Elinde olsa koşarak  gider adama sorardı. Neden ayrılmak istedin çok  mu boğdu  seni bu sevgi? Nasıl  bir sevgiydi? Gerçekten  sevgi miydi?

Yoksa adama fazla gelen kadının  sevgisi  değilde, düpedüz  kadının  varlığı  mıydı?
Derin nefes aldı ve yutgundu.

" Bilemeyiz ki "
İstemsizce konuştu.
" Neyi bilmiyoruz?"
Kır saçlı  adam anlamsızca  baktı.
" Sevgisinin mi gerçek  olmadığı yahut  adamı  bunaltanın gerçekten sevgi olup olmadığını ."

" Kim bilir ne kıskançlıklar yaptı, bi kadın vardı kocasını sürekli  takip ediyordu. Böyle  tuhaf olaylar var işte  göreceksin bak, bin bir türlü  insan işte."
Kafasını usulca salladı.
" Dosyalar hazırsa ben alayım."
Eli ile masanın  üzerinde duran dosyaları  alıp uzattı.
" Hazır hazır. Hadi kolay gelsin."
Yara bandı ile sarmış  olduğu  küçük  parmağı  ile destekledi dosyaları alırken.
" Size de."
Yemek yaparken kesmişti  yanlışlıkla, halbuki doğradığı o son patlıcan çok  gelmiş tencere bile almamıştı.
Ne kadar aptalca bir ısrarla doğramıştı da kendine bile zarar vermişti.
Ayakkabılarının zeminde çıkardığı tok sesi duyumsamazlıktan geldi.

Odasının eski kapısından içeri  girmeden önce  pencereden dışarı  baktı.
Kadını  duvar dibine çökmüş halde görünce  hafif bir sızı çöktü. Üzülmüştü sanırım ona. En çok  kendisine, kendi büyük  sevgisi zarar vermişti.
Değer  arttıkça, üzülme  oranı eş  oranlı artıyordu. İnsan bir süre  sonra ona verdiği  her zararda kendisi kat be kat fazla zarar görüyordu.
Fazla sevgi dedi  kendi kendine israf.
Hele ki içine onu sığdıramayan insana.

ProletaryaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin