Bir iki üç "sobe"

3.7K 378 72
                                    


   Ellerini lavaboda yıkarken bir süre kirli aynadan yansıyan; soluk, hastalıklı gibi görünen, ifadesiz yüzünü seyretti.

Kırık beyaz gömleği  üzerine giydiği camel triko süveterinin önü bir iki damla su ile lekelenmişti.

Ellerini lavabo içine  suyunu silkeleyip kalan ıslaklığı pantolonun yan tarafına sürerek kuruttu.
Duvarda asılı duran el kurutma makinesine tatminsizce baktı. Kuru gürültüden başka  bir şey  değildi.

Sessizlerinden alacak kadar bütçe ayrılmamış sanırım diye geçirdi  aklında.

Irık kapıya elini sürmeden  ayakkabısının ucu ile daha fazla açarak  çıktı. Koridorda yürüdüğü  sırada karşı  taraftan gelen ritimli adım seslerini duymasına  rağmen  kafasını  kaldırma  gereksinimi duymayarak odasına  doğru  ilerledi.

Soyulmuş  kapı koluna uzandığı an, kendi eli yanında, kapı koluna uzanan işaret parmağının yanı nasırlaşmış iri elleri gördü. Küçük parmağı adamın siyah tenine dokunduğu anda hızlıca kendine çekti elini.

Kapıyı o açmasa da olurdu. Kafasını yan taraf da ki  ondan bir baş uzun adama baktı. Karşısındaki kişi de onu süzüyordu. Göz göze geldikleri anda  üzerinde süveter ile aynı renge sahip takım elbiseli adam süt beyazı dişlerini göstererek gülümsedi. 

" Merhaba."

Güzel tınıdaki ses, su gibi akarak kulaklarına girdi Esenin.  İçinin biraz titreştiğini ve üzerinde ki su lekeli süveteri ile fazla salaş ve pasaklı bir görüntü oluşturduğu düşüncesi ile hafif bir utanç duygusu kapladı. Yanaklarında karıncalanma hissetti. 

" Merhaba."  Beceriksizce onun gülümsemesine karşı bir gülümseme sunmak istedi fakat ağzının saçma bir şekilde gülümsemeden uzak yamulduğu için vazgeçerek kafasını yere eğdi.

Adam kapının kolunu açarak önce onun girmesi için kenara çekildi. Esen ikiletmeden içeri girdi ve yönünü tekrar kapıya döndü.  Camel takımlı adam kapıyı kapatarak onlara döndü. Tek elinde  gerçek deri olduğu belli olan bir güzel bir  evrak  çantası vardı. Sanki içi boş gibi kolayca tutuyordu.

Kravat yoktu onun yerine  çok belli olmayan bir yaka iğnesi vardı. Esen çekingence süzdü adamı. Hafif yanık teni ve sık kirpikleri arasında bal rengi gözleri yaramazca etrafı süzüyordu. Burnu üzerinde hafif çıkık bir kemik vardı birde sağ gözü bitiminde leke görünümünde minik beni.

Otuzlarına  gelip gelmediğini merak etti. Girdiği her ortamda parladığına eminde nedense Esen.

Elindeki evrak çantasını sıkıp tekrar bıraktı. Onunda gergin olduğunu içten içe anlaşılıyordu. Buna rağmen bir özgüven savaşcısıymış gibi atıldı ortaya.

"  Tekrardan merhaba. Buraya yeni atanan Hakim Cihan Kalem ben."

Esen içindeki karmaşa ve uzun süredir boş olan odanın doldurulması ile hayatında ki yeni bir yönü keyif ve keyifsizilik arasında seyretti.

Eda'nın adamı süzme sermonisi sırasında duydukları ile hızla ayağa kalkarak Esenin yanına geçti.  

" Cihan Bey çok memnun oldum. Eda ben. "  Uzun ince parmaklarını ortalarına uzattı Eda.  Cihan kibarca elleri arasına aldı Edanın elini.

Esen bir an onun elleri arasında kaybolacak olan ellerini hayal etti. Zaman ve mekan arasında sıkışmış hayali onu endişelendirdi.

"  Esen  ben."

Uzattığı elleri Cihan tarafından karşılandı ve hafifçe sıkıldı. 

"Memnun  oldum. Sizinle çalışmak için sabırsızlanıyorum."

Hafifçe  kafanı salladı Esen.

Ellerinden uzaklaşan sıcaklık ile  boşluk  hissi çabuk  kayboldu.

Eda geri masasına  otururken; Esen, çalışma  ortamını tanıtma  için  tek elini     oda içinde  bulunan iki kapıdan ondan tarafta olana yönlendirdi.

" Burası sizin odanız."  Elleri ile eski hakim tarafından kalan basit düz  ve temiz odayı gösterdi.

Oda içersinde;  masa, sandalye ve dolap dışında  pek bir şey  yoktu. Birde masa üzerinden  duran bilgisayar ve yazıcı.Esen bir an bulundukları boş  mekanın onu ne kadar andırdığını hissedip ürperdi. Bomboş ve ruhsuz.
Endişesi ile boğazının düğümlenmesinki yutkunarak geçirmeye  çalıştı.

" Ne kadar geniş bir oda." Yan tarafında duran adam neşe  ile cıvıldadı.
Sonra kulağına yaklaşarak  fısıldadı.
" Aramızda  kalsin ama eski odamda tek eksik olan şey, alamadığım nefesti. "
Kulağına  değen nefesi sıcaktı. İçinde uyanan korku ve ürperti ile doldu. Daralmaya başlayan nefesini duzenlemeye uğraşırken  geriye çekildi.
" Odam ben dahil altı kişiydi. Yani alacak nefes dışında  her şey  bulunuyordu."

Esen kafası  ile onayladı.
" Burası size ait.Tamamen."

Cihan sanki daha fazla gülebilirmiş gibi gülmeye  devam etti.
" Bu bir rüya  olmalı değil mi. Evet evet rüya. "
Esen aklına  ilkokul birinci sınıfa  giderken teneffüste sınıftan birileri ile oynadığı ebelemece geldi, rüya  gibiydi. Bulutlara ulaşacak  gibiydi sanki .Kendine inanamadı.

Cihan odanın  boş  yerinde adımlarını  geri atarak dönüyordu. Çocuk  gibi tabiri belkide onu tasvir etmek için  yaratılmıştı.
Esen bir süre  gördüğü  manzara ona güzel, kavramını hatırlattı. Cihanı tutsa tekrar bulutlara ulaşabilir  miydi?

Gözlerini kapadı. Bir, iki, üç. Gözlerini  açtı.

Olduğu  yerde ona bakan Cihan ile buluştu gözleri.

Sobe.

×××

Her şey gönlünüzce  olsun.
Bir kaç şeye  değineceğim. Öncelikle bölümler sık gelmiyor çünkü  bu benim  kendi kendime hadi yazayım  diyince yazabildiğim  bir hikaye hiç  olmadı. Daha çok Esen bana gelip anlatacağı bir şey  olunca seslendi bende yazdım.  Daha sonra bu bölüm benim için özel. Basit gibi görünebilir ama şu an anlayamasanızda ilerde anlam yüklediğim  bir iki şeyi fark edeceksiniz. Ya da belkide hiç  açıklamadan  ileride sizin fark etmenizi bekleyeceğim. Yada final sonrası  hikayeyi baştan  sonra açıklayan bi yazı bilmiyorum henüz  düşünmedim. Esen benim için  bir anda aklıma  giren bir karakterdir. Bi sabah gün  doğarken  girdi aklıma yazdırdı ve birden paylaştırın kendini. Birde hukuksal çevreden  pek anlamam geçen  araştırayım  dedim doğru düzgün  bir şeyler bulmayı beceremedim. O yüzden   maruz görün. Yada bilginiz varsa bilgilendirin lütfen.

Mutlucakla kalın.

ProletaryaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin