" Nefes al, nefes al! "
" Kime diyorum. Esen beni duyuyor musun? Esen nefes al lütfen yalvarırım.
Esen, lütfen. "Sert tokatı yanağında hissettiği an almayı unuttuğu nefesi aniden soludu. Ciğerleri mutluluk havasında süzülürken. Kızarmış ve minik yanıklar hissettiği gözleri etrafı turladı.
Uyanmıştı. Başucunda bulunan saate gözleri kaydı.Rüyasında hissettiği tokadın acısını yoklamak için elini yanağına götürüp bir süre oyalandı. Kabuslar hala ilk an ki gibi taze ve canlı bir şekilde içten içe yiyordu onu.
Bir süre gözleri açık bilinçsizce oturduğu yataktan, müezzinin yumuşak sesinden duyduğu ezan ile camına vurmaya başlayan mavi soluk ışığın perdenin arkasından seyretti. Utanarak açtığı ellerini taşıyamaz gibi yorganın üzerine koyduğuna avuç içleri yukarı bakıyordu.
Esen için sabah ezanının duaların daha çabuk ulaştığını düşündüğü ve Tanrının ( ki islama göre Allah'ın) bu duaları bu saatlerde almayı daha çok sevdiğini hissederdi ufakken. Tuhaftı. Yaratıcı için bir sınır belirlemek komikti, belki de; günahtı ...Bilinmez ama Esen tövebeler ederek tekrar dua ederdi.
Her zaman ki tekrarlarında biriydi bu da . Her kabus sabahı uyanır ezanı duyana kadar bilinçsizce oturur sonra dua ederdi. Aslında namaz kılmayı isterdi ama Allah'ın huzuruna çıkacak yüzü ve değeri kendinde asla bulamazdı.
O değersiz olmalıydı. Belki nefes almaya bile hakkı yoktu. Bilmiyordu ama her dakika zihnin arkasında oynayan her şey onu tüketmişti.Ölmek için bile yüzü yoktu ama dua hep açık olan bir kapı gibiydi ona.
Dindar değildi ama dua sadece dindarlar için de değildi.
Tavana bakan yarı açık elleri, kapalı gözleri ve boş oda da bile dillendiremediği kelimeler tekrar tekrar zihninde yankılandı.
Sona kurumuş dudakları arasında titrek bir nefes çıktı. " Lütfen rabbim, lütfen."
Gözünden akan bir damla sıradan bir olay gibi ince bir yol çizerek ilerledi. Her zerresini bir parça tuzlu su ile yıkayarak çene hattında kayboldu. Geriye Esen'in hissetti hafif saydamlık hissi ise bir süre sonra kurudu.
Ezan bitti... Açık avuçlarını yüzüne sürmeye yine ve yine utandı. Zar zor kaldırdı ve elleri ile kapattı yüzünü. Sonra iki güzel eli yüzünü kaplarken, yüzünü tekrar açmaya korktu.
İnsanlar daimi bakışlarını üzerinde hisseder gibi oldu.
Yapayalnız kaldığı oda da beyaz ve siyah ipliğin anca ayırt edilebilecek olduğu ortamda bile kapattığı yüzünü tekrar açmaya korktu. Çocuk gibi küsüp ağlamaya korktu.
Tekrar yatmak için kendini iyi hissetmedi. Yatağından kalktı ve pek bozulmamış olan örtüyü bir çalı düzelterek sıcak su ihtiyacı ile küçük banyosuna girdi.
Hep böyle değildi. Bu saatler uyanması dalgınlığını daha kötü hale getiriyordu bu yüzden genelde tekrar uyurdu ama bu gün tekrar uyumak için hevesi bile yoktu. Islak saçlarını havlu ile sardığında akşamdan ütüleyip kenara astığı iş kıyafetlerini belirli bir sıra ile giydi. Erken kalkmanın avantajı ile simitten yırtıp yumurta yiyebilirdi. Taze ekmek sorunu vardı ama iki gün önceden kalma ekmekte idare edebilirdi onu. Ne demiştik zaten israf hakkında ? Kötüydü ama bazen bu kötülüğü daha iyi olmak için yapmak gerekti. İdeolojileri körü körüne savunmayalım şimdi. Elbet onlarda haklılar fakat bizim hayatımızı da körü körüne bir tanesinin dedikleri ile nasıl devam ettirelim ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proletarya
RandomEsen, yirmi dört yaşında iki yıllık bir memurdu. İyi yaptığı tek şey; iki dakikada 120 kelime yazmak ve bulunduğu ortamda görünmez olmaktı. Arkadaşı ve sevgilisi yoktu. Dahası, hayatında hiç öpüşmemişti. • • b x b •• 11.09.20