Un-Farkındalık

11.5K 481 145
                                    

      Esen için sabah uyandığı yeni günün, şu ana kadar  yaşadığı veya yaşayacak olduğu diğer günler arasında bir farkı yoktu.Sabahları aynı saatte uyanmak için alarm kurar; iki sefer erteler ve üçüncüde ise biraz zorlanarak uyanırdı. Uykusunu biraz olsun açmak için; yazları soğuk, kışları ise ılık su ile yüzünü  yıkardı.

Kıyafetlerini giydikten sonra hep aynı saate kalkan otobüse aynı kişiler ile hiçbir sohbet veya yakınlaşma olmadan biner, otobüs günün trafiğine göre, beş veya on dakika kadar ortalama bir saat çevresinde erken veya geç ulaşması gerek noktaya varırdı. O ana kadar olan süreçte Esenin tek istediği, boş bir koltuk bulabilmesi ve yer vermemek için uyuma numarası yapma durumunda kalmamasıydı.

Otobüsten inerken,kimseye değmemeye dikkat eder,hep aynı kişiden iki simit alır ve adliye içinde çoktan kalabalıklaşmış koridorlarda  insanların arasından sessizce geçerek ona ait olduğu bildirilen, sıradan ama önceki kullanan kişinin hafif oje lekeleri bulaştırdığı masasına oturup,önüne gelen sıcak çay ile dokuza kadar kısa bir keyif sürerdi.

O günde aynı şey olmuştu....

İkinci simidini yarılarken daima neşesi yerinde olan bakımlı saçları ve normalden bir tık uzun topukluları ile yere sağlam basan Eda, gelerek karşı da olan boş masaya küçük adımlar ile yürüdü.

Bir maaşını yatırdığı belli olan ve büyük  bir olasılıkla 24 ay taksit ile alınan deri , parlak ve gıcır gıcır olan çantasını masadaki en boş yere dikkatle yerleştirip sandalyesine yerleşti.

Eli ile saçlarını attırarak ona doğru döndü. " Günaydın Erenciğim "

Uzun zamandır Esen olan adı Eren ile değişmiş bir kaç kez uyarmasına rağmen aynı tepkiyi alınca umursamamaya başlamıştı.

" Size de."

" Her gün simit yemekten bıkmıyor musun canım, kahvaltı en önemli öğündür! Üşenmem bir saat erken kalkıp düzgün ve dengeli bir kahvaltı yaparım" 

Kırmızı rujlu dudakları ile sigaradan hafif sararmış dişlerini göstererek gülümsedi.
" Ne güzel, benim pek vaktim olmuyor maalesef "

Esen ellerini masası üzerinde bulunan  oje lekesini işaret parmağı ile ufak çentikler atmaya başlamışken, Eda Bilgisayarını açmak  için  kasanın üzerindeki iri düğmeye bastı.
" Aman be, bir değiştirmediler bu külüstürler'i. Bozulsa parçası bile bulunmaz,hala kullandırıyorlar."

Ellerini oje lekesinde çekip simit kağıdını  toplayarak masanın altında bulunan çöpe attı.
" Senin ki daha kötü durumda gerçi erenciğim, geçen kapandı uzunca açılmamış dimi? "

Esen baktığı bilgisayar ekranında gözlerini ayırıp yapay sarı saçlı kadına tekrar baktı yalandan donuk bir şekilde gülümsedi.
" Evet, öyle olmuştu."
" Söylesene durumu canım, birazcık talepkar ol! Yoksa asla dönüp ne istiyorsunuz diye sormazlar."

" Söyledim, bir iki güne bakarız dendi."

Eda eline fareyi alarak bir kaç kere tıklattı. " Zaten tek onlar çok meşgul !Neyi bekletiyorlar bir iki gün anlamıyorum."

Esen sessizliğini  koruyarak dünden kalan işini bitirmeye başladı. İşini bitirdikten sonra üst taraf da ki kaydet tuşuna basmak için imleci yaklaştırdığı sırada ekran birden karardı.

Esen imleci bir iki yere sabit tıklatmaya çalışarak kafasını salladı. Rahatsız koltuğundan kendini kaldırarak ekranın arkasındaki kablolara dokunmaya başladı, bir ihtimal kendine gelebilirdi.

ProletaryaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin