17.Bölüm ~ Anahtar

45 1 0
                                    

Hayatımın düzene gireceği, evimde mutlu bir şekilde uyanıp günün koşuşturması için aceleyle yayınevine gideceğim günlere yeniden kavuşmak istiyordum. Dayanmak zordu, belki sonunu bilsem her şey daha kolay olurdu.

Yerimden kalkıp mutfağa gittim. Bir bardak su içip annemi aramayı düşünüyordum. Ses tonunda duyacağım ufak bir pişmanlık hayali bile affetmeme yetecekti. Biliyordum, kırılsam da onların elleri arasında parçalara ayrılsam da aile özlemi çekiyordum. Tek isteğim anlaşılmaktı. Küçük bir özür ve telafi uğraşı yeterdi.

Suyun boğazımda ilerleyişini gözlerimi kapalı beklemiştim. Mideme kadar inen soğukluk bedenimin titremesini bastırmıştı. Gözlerimle etrafı tarayıp telefonumu aradım. En sonunda onu bilgisayarın arkasında buldum ve hızla annemi aradım. Telefonu ilk çaldırışımda açmadı. Görmüş müydü yoksa aramamı bilerek göz ardı mı ediyordu bilmiyordum. Sadece eninde sonunda açacaktı. Bunu biliyordum. Yeniden arama tuşuna bastığımda çalan son saniyelerde telefonu açmıştı.

İlk önce benim konuşmamı bekleyerek sustu. Saniyeler ilerlerken ben de konuşmamıştım. Zaten ne diyeceğimi bilemiyordum. Belki bağırmam lazımdı, suçlamam ve bu işi düzeltmelerini söylemem lazımdı ama olmamıştı işte. Konuşmaya nereden başlayacağımı bilememiştim. Sessizliğe dayanamamış olacak ki "Muhtemelen haberi gördün." dedi. Kırgınlığımı belli edecek şekilde "Neden yaptın?" diye sordum.

"Ben senin annenim, senin için doğru olanı görebiliyorum. Bunun için seni zorlamam gerekiyorsa yaparım."

"Ne zaman bu kadar kötü biri oldunuz anne? Ne zaman benim ailem olmayı bıraktınız?"

Sesimin titremesine gözümden düşen bir damla yaş eşlik etmişti. Yavaşça koltuğa oturdum, annemden gelecek yanıtı bile beklemiyordum artık. Hayal ettiğim o pişmanlıktan ses tonunda ve cümlelerinde eser yoktu. Şen şakrak da değildi ama telefonda gülmüyor oluşu onu affetmeme de yetmezdi. Bu bana kendimi son yalnız hissettirişleri olacaktı. Kendime bunun sözünü bir telefonun ardından usulca döktüğüm göz yaşlarımla sesiz sedasız vermiştim.

Duraksaması nedendi o ne hissediyordu artık sorgulamayı da bırakmıştım. Anlamak bile istemiyordum. Konuştuğunda 'Her şey senin için.' dedi.

"Biz seni seviyoruz."

İçimden gelen gülme isteğini bastırmak için dudaklarımı sıktığımda göz yaşlarımın tuzlu tadını da almıştım. Canımın yanışını en çok da sevgilerinde hissediyordum.

"Siz sadece gösterişi seviyorsunuz."

"Annenle doğru konuş."

Bu uyarı babamdan gelmişti. Annem her zamanki gibi babamın arkasına sığınabilmek için hoparlörde konuşuyor olmalıydı.

" Baba, bu yaptığınızın ne kadar kalbimi kırdığı hakkında bir fikrin var mı?"

"Sen bunu en başta bizim sözümü çiğnemeden önce düşünecektin."

Kendimi tutamayarak attığım kahkahalarım daha fazla kaldıramayacağım kadar sinir yüklü oluşumdandı. Ne kadar çabalarsam o kadar anlaşılmıyor ne kadar yalvarırsam o kadar sevilmiyordum.

Babam sesimi bastırmak ister gibi gür bir tonda konuşmasına devam etti.

"Yarın akşam Montania'da bir nikah daveti var. İstanbul şube müdürümüzün kızı evleniyor. Bizi temsilen gitmeni istiyorum."

Boş bir şekilde "Orasının neresi olduğunu bilmiyorum." dedim. Ardından gelen farkındalık daha kötüydü. Bu durumda bile babamın sözlerine itaat etmeye hazır hissettirmişti. Az önce yaşadığım duygu durum bozukluğunun bir ses tonuna yenilmesi benim hatamdı. Zayıflıklarımdan ders alarak" Önemi de yok, gitmeyeceğim. " diye devam ettim.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin